Referandumun üzerinden 20 günden uzun süre geçmesine rağmen, sonuçların güncel siyaset üzerinde yarattığı belirsizlik havası sürmeye devam ediyor. Ana akım siyasi partilerin referandum sonrası konumları da kaygan kumun üzerinde görünüyor. Referandumda Hayır demiş kesimlerin bundan sonra alacakları tavrın, bu ana akım partilerin ‘yeni denge’ durumunda uygulayacakları siyasete büyük etkisi olacak.

Temeldeki sorunlar

Hayır cephesinde referandum sonuçlarından ve sonrasından en çok etkilenen parti, cephenin başını çeken CHP oldu. Referandum çalışmaları sırasında o veya bu şekilde Hayır cephesinin başını çeken CHP, 16 Nisan sonrasında verdiği kararlarla parti içindeki bütün muhalefet kanadının hedefine oturdu. CHP’yle ilgili tartışmaların temel nedeni; resmi olarak yüzde 49 oranındaki Hayır cephesinin başını çekmenin, referandum sonrasında da CHP’ye güncel siyasetle ilgili kritik görevler yüklemiş olması. CHP yönetimi bu görevlerin gerekliliklerini yerine getiremediği her dönemeçte iç ve dış eleştirilerin hedefinde olacak.

16 Nisan sonrası yöneltilen eleştirilerden en önemlisi; parti yönetiminin, partinin seslenme ve ulaşma iddiasında olduğu (referandum sürecinde genişleyen) kitlenin taleplerini soğuran bir noktada durduğu oldu. AKPM’nin kararına karşı çıkma, dokunulmazlıkların kaldırılmasına onay verme veya Meclis’e gelen tezkerelerin onaylanması gibi durumlarda da görülen bu ‘düzen içi damar’ CHP yönetimine senelerdir yöneltilen en temel ve en önemli eleştirilerden biri. CHP’nin de düzen içi bir parti olarak çeşitli grupların ittifaklarından oluştuğu düşünülürse, bu kararların altında sadece Kılıçdaroğlu’nun veya yönetimdeki birkaç kişinin kişisel yetersizliklerini aramanın beyhude olduğu görülür.

Yine de bu CHP’nin belli konulardaki konumlanışı asla değişemez demek değildir. Referandum gibi süreçler partilerin içindeki ittifak gruplarının etki alanlarını veya taleplerini değiştirir, boşluklar açar ve kapatır, yeni yerleşmelere yol açar. Tuncay Özkan’ın Demirtaş’a yaptığı ziyaretin ardından ‘Türkiye’nin tekrar Demirtaş’ı dinlemesi gerektiğini’ söylemesi bile yerinden oynayan bu taşların bir göstergesidir. CHP içindeki bütün muhalefetin şu anda bu sene içinde yapılacak kurultaya odaklanmıştır. Kurultayın yerinden oynamaya çalışan bu taşlar için bir kapı olabileceği de açıktır. 

Hedef 7 Haziran

HDP’nin referandum süresince Hayır çalışmalarını parti ismiyle yürütme kararı, 7 Haziran öncesi başına geçtiği başkanlığa karşı mücadelenin liderliğini bırakmasına sebep oldu. Yine de referandum sonuçları Kürtlerin başkanlık sistemine ‘Evet’ demediğini, siyasi baskının her türlüsünü üstünde hisseden HDP’nin bunların altından kalkıp kendi kitlesini yönlendirebildiğini gösteriyor.

Referandum sonrası HDP’nin siyasi yönünü tayin edebilecek iki önemli veri parti meclisinin açıklaması ve Demirtaş’ın referandum değerlendirmesi yaptığı mektubudur. Hayır diyen bütün kesimlerin kesişme noktası olma iddiasındaki Hayır Meclislerine çağrı yapan parti meclisi açıklaması, birçok açıdan oluşan cephenin kapsanması ve büyütülmesi gerektiği konusunda bir çerçeve çiziyor. Demirtaş’ın mektubunda söylediği ilkeli ittifaklar söylemi de 2019’a giden süreçte en geniş Hayır cephesinin taleplerinin öne çıkacağını, hatta bu demokratik kapsayıcılığın Evet demiş kesimleri bile içine alacak şekilde büyümesi gerektiğini vurguluyor.

Hayır diyenlerin sonraki süreçte de belirleyici olacağını düşünen bir başka kesim daha var.

Pes Etmeyen Sağ Taraf

Hayır cephesinin en hareketli kesimi kuşkusuz AKP’nin sağ seçmen üzerindeki etkisini kıran MHP’li muhalifler ve Saadet Partisi gibi muhafazakar/milliyetçi kesimler oldu. Akşener 16 Nisan sonrası YSK’nın kararına karşı meydanlara çıkanlara itidal çağrısı yaptı ama son bir haftada yaptığı açıklamalarla mücadelelerinin bitmediğini gösterdi. Akşener’in yaptığı Saadet Partisi ve Demokrat Parti ziyaretleri ve yaptığı ‘Hayır Bloku bölünmemeli’ açıklamaları, başkanlığı kabul etmeyen sağ siyasetin de yenilgiyi kabullenmediğini vurguluyor.

Sonuç olarak Hayır cephesinin ‘resmi olarak’ kazandığı yüzde 49 düzeyindeki oy cephenin ana akım siyasetlerinin konumlanışlarını belirliyor. Görünen o ki hiçbir kesimde bir umutsuzluk havası hakim değil, ayrıca herkes Hayır diyenlerin siyasal taleplerinin 2019’daki seçime taşınmasında ortaklaşmış durumda.

Orta vadede siyasi havanın durgunlaşma ve bir tür yeni denge konumlarına ulaşma ihtimali varsa da; referandumda kazanılan Hayır dip dalga şeklinde bu ‘ana akım kayaların’ nehrin neresinde duracağına veya denize sürüklenip sürüklenmeyeceğine karar verecek.

*Yarın dergisinin 3. sayısında yayımlanmıştır.