Hayır Meclisleri, toplumun siyasal alandan neredeyse tamamen çekildiği, baskı ortamının iyice gün yüzüne çıktığı bir dönemde kurulmaya başladı. Referandumun yapılacağının kesinleşmesinden itibaren hızlı bir şekilde kurulmaya başlanan Meclisler, önlerine ilk olarak iki temel hedef koydu. İlk hedef, kampanyalardan önce yapılan araştırmaların sonucundan yola çıkarak; hayır diyecek olan ama sonucun evet çıkacağını düşünen ‘umutsuz hayırcı'lara umut vermek oldu. Meclisler çalışmalarını bu ‘umutsuz hayırcı’ kitlesini ‘hayır’a kanalize etmek, onların çalışmalara katılmalarını sağlamak, ‘hayır’ı yaygınlaştırma mücadelesine katmak doğrultusunda planladı.

İkinci temel hedef, bütün araştırma sonuçlarının bariz biçimde işaret ettiği üzere; seçimlerde AKP, MHP gibi partilere oy vermiş ve sağ ideolojiye sahip ‘kararsız’ kitlenin farkına varılmasıyla ortaya çıktı. Görünüşe göre AKP bu sefer ‘biz ve onlar’ çizgisini yeterince sağlam çekememiş, önceden seslenebildiği kitlenin bir kısmı evet cephesinde değil de arada kalmıştı. Kutuplaştırma ve karşı tarafla araya çizgi çekme siyaseti, çizgiyi bu sefer istediği yerden çekemedi.

Gezi'den 16 Nisan'a

Hayır Meclisleri yapı olarak Gezi forumlarının ruhunu taşıyor. Gerek çağrı biçimleriyle, gerek farklı siyasi görüşlerin bir arada bulunmasıyla, gerek karar alma yöntemleriyle. Ama ilginç olan şu; Gezi forumları kendi gücünü Gezi Direnişi’nde sokağa çıkan milyonlardan alıyordu, katılımcıları çoğunlukla Gezi’de siyasetle tanışmış gençlerden oluşuyordu. Hayır Meclislerinin başlangıcında böyle kitlesel bir direniş hareketi yok, ama Gezi’nin deneyimi var. Tekrar belirtmekte fayda var; Hayır Meclisleri toplumun siyasal alandan tamamen çekildiği, toplumsal hareketlerin gündelik siyasete etkisinin neredeyse sıfırlandığı bir dönemde toplanmaya başlandı. Meclisler bu karanlık atmosferi dağıtmakla kalmadı, hayır kampanyasının itici gücü oldu. Hedef koydu, karar aldı, uyguladı. Hatalar yaptı, deneyim kazandı.

Azdan Çoğa                                                          

Hayır Meclislerinin çalışmalarının hedefine kararsız kitleyi koyması, AKP’nin yüksek oy aldığı ilçelerde dahi çalışmaların, genel seçimlerde karşılaşılan sorunları aşarak yürüyebilmesinin anahtarı oldu. Şunu da
belirtmekte fayda var; Meclisler bu kararsız kitleye seslenmeye çalışırken ülkede muhaliflerin daha önce yapmadığı, yapamadığı ve deneyimleyemediği bir şey yaptı. Karşı cephenin sorunlarını, dilini, endişesini kendi gündemine aldı. Hayır çalışmasının en geniş hayır cephesine ulaşabilmesi için uğraştı; nice
metinler yazdı, bozdu, sildi, yeniden yazdı. Hayır çalışmasını yürüten kesimler, ilk defa kendi küçük çevrelerine değil; toplumun en az yüzde elli ‘hayırcı’yla başlayan, kararsızlar ve ‘evetçiler’le daha da büyüyen bir kesimine seslenmeyi hedefine aldı.

0'dan 53’e

Demokrasi için Birlik’in açıkladığı verilere göre İstanbul’da toplam 53 Hayır Meclisi kurulmuş durumda. Meclisler İstanbul’un her noktasında hayır çalışması yürütüyor; evetçi, hayırcı, kararsız demeden herkese bildiriler, afişler, pankartlar aracılığıyla ulaşıyor. Referandumda hayır demeyi düşünen ve çalışmalara katkı sunmak isteyenleri örgütlüyor. Şenlikler, buluşmalar düzenliyor. Hayır Meclisleri; İstanbul’un her noktasında örgütlenebilen, bütün ana arterleri tutan bir kampanyanın mümkün olduğunu kanıtladı.

‘Evet'ten ‘hayır'a

Anayasa değişiklik teklifi parlamentoya geldiğinden beri evet cephesinin seçim kampanyası hep karşı tarafı baskı altına almak yönünde oldu. Evet cephesi hayır kampanyasının etrafına mümkün olduğunca karanlık duvarlar örmeye çalıştı. Hayır Meclislerinin çalışmalarının başlangıcı sürecindeki en önemli endişe; ayyuka çıkan siyasi baskının, çalışmalara ne kadar yansıyacağı üzerineydi. Meclisler bu kötü atmosferi dağıttı. 16 Nisan’a giden süreci, 7 Haziran öncesindeki atmosfere benzer şekilde değiştirdi. Bunlara ek olarak toplum; evet cephesinin gücünün nasıl sınırlanabildiğini, ‘evet’in söylemsel olarak kendine en yakın gelenekleri bile kendine çekemediğini gördü. Televizyonda ‘hayır’a oranla kat be kat daha fazla anlatılan ‘evet’in, AKP’nin kendi seçmenini bile ikna edemediği ortaya serildi.

16 Nisan’dan 17 Nisan’a

Yukarıda anlatılan başarılı örgütlenme deneyimini inşa eden özneler, elbette hareketin geleceğine ilişkin de çeşitli fikirlere sahip olsalar gerek. Tam bir mücadeleyi örgütlemek için kolları sıvadığımızda herkesin tahmin edebildiği, ileride karşılaşacağımız sorunlara işaret etmek ise öngörü sahibi olmak olarak tanımlanamaz. Bu referandum süreciyle birlikte; her mücadele döneminin ötesini veya sonrasını düşünmelerin, günün gereği olan mücadeleleri sabırla örgütlemekten kaçınmaların sonuna yaklaşıyoruz. Ötesi, sonrası yok. Bugün, şimdi meclisleri örgütlemek var. Sadece kendi arkadaşlarımızdan ibaret olmayan; tüm demokrat, politik eğilimlerin birlikte hareket edebilmesini sağlayabilecek Meclislere emek vermek var.

Hayır’dan alınan güç ile bugün örgütlenen Meclisler, yarınların da Meclisi ve belki de “yeniden kurulacak bir ülkenin” Meclisi de olacaklardır elbet. Kenarlarda bekleşmeyi bırakın, hepimizin Meclislerine siz de katılın.

 
*Yarın Dergisi'nin 1. sayısında yayınlanmıştır.