16 Nisan’da herkes kendi yakın bulduğu eğilimle birlikte hayır dedi, emeğini ve mücadelesini ortaya koydu. Topyekûn yürüttüğümüz, toplamda ‘hayır’da birleşen mücadele sonuç verdi. Dinamik hayır mücadelesi, başka hedeflere birlikte yürüyebilmemizin de önünü açtı. Emekçiler, hayır rüzgarıyla daha güçlü ve kitlesel biçimde meydanlara çıktılar ve hayır’ın bitmediğini somut olarak gösterdiler. Keza ‘hayır’ sadece sandıkla sınırlı kalmamış oldu.

16 Nisan’da toplumunun kalbinin attığı şehirler hayır dedi. Neden toplumun kalbinin attığı şehirler diyoruz? Çünkü bu kentler sanayinin merkezi, üretimin merkezi. Üretenler, hayatı var eden emekçiler egemenliğin bir kişiye teslim edilmesine hayır dediler. Sandıkta büyük şaibeler yapılması üzerine meydanlara çıktılar, oy haklarının gasp edilmesine göz yummadılar. Emeğin, mücadelenin ve dayanışmanın gününde de emekçiler gelecekleri için meydanları doldurdular.

Hayır bitmedi, meclisler ileri

Hayır Meclislerinin 1 Mayıs’a kendi kortejleriyle katılmaları, siyasete etki eden mücadele biçimi açısından çok anlamlıydı. Sıradan insanların ülkenin geleceği için çaba göstermesi, bunun için Meclisler oluşturması, diktatörlüğün sonunu hazırlayabilecek en önemli gelişmelerden biridir. Hayır mücadelesinin, YSK protestolarının önemli bir odağı haline gelen Hayır Meclislerinin, 1 Mayıs’ta alanda olması bu yüzden kıymetlidir. Toplumun hayır çabası, Meclisler aracılığıyla geleceğe taşınabilir.

İkiyüzlü politikalara emekçi tokadı

AKP hükümetinin ikiyüzlü emek politikaları ortada. Bir yandan emekçilere başkanlıkla bir ‘değişim’ olacağını anlatıyorlar. Öte yandan asgari ücret, açlık sınırının kat be kat altında. Enflasyon rüzgarı, asgari ücreti daha da buharlaştırıyor. Zorunlu bireysel emeklilikle patronların cebini daha fazla doldurmaya çalışıyorlar. Son olarak işçilerin en doğal haklarından biri olan kıdem tazminatı hakkını da gasp etmeye çalışıyorlar. Emekçiler hem 16 Nisan’da hayır’larıyla, hem de 1 Mayıs alanlarını doldurarak, AKP’nin ikiyüzlü politikalarına sert tokatlar atmış oldu.

Siyasal süreçlere müdahale etmek şart

1 Mayıs’ta yürüyen kortejlerin, birtakım siyasal noksanları örtmek adına kullanılmasının yanlış olacağının altını çizelim. Yazının başından beri anlattığımız gibi, 1 Mayıs’ta çizilen olumlu tablo, toplumun siyasallaşmasıyla sağlanabildi. Siyasal örgütler, siyasal süreçlere müdahale etmek için varolurlar. Siyasal hamleler yapmaktan uzak kalıp kortejlerle övünmek, siyaseten cepten yemek anlamını taşır. Bu da kazanımları ileri taşımak açısından bize bir fayda sağlamaz.

Gençlerin örgütlü mücadelesi yeni kapılar açacaktır

Emekçi Hareket Partisi’nin genç, canlı kortejinin de altını çizmek lazım. Genç insanların aktif, sürekli bir örgütlü mücadele yürütmeleri, siyasette sonuç almanın önünü açacaktır. Türkiye’de gençlerin çoğu üniversitedeyken çalışmak zorunda. Üniversiteden mezun olan gençler işsizlikle karşı karşıya kalıyor. İş bulmayı başarabilen gençlerin büyük çoğunluğu da asgari ücretle çalışmaya mahkum. AKP’nin geleceksizliğe sürüklediği gençlerin örgütlü mücadelesi, yeni kazanımların önünü açacaktır. Önü açık olan siyaset budur.

1 Mayıs’ta hayır’ın canlılığı, renkliliği alana nasıl yansıdıysa, bu doğrultuda herkesin bunu sürdürmek için üzerine düşeni yapması şart. 1 Mayıs’larda birbirine çok benzeyen kürsü konuşmalarının ardı ardına yapılması, alanın ruhuna uyum sağlanamadığını gösterir. Bu ufak notu da kürsü için düşmüş olalım.

Son mührü emekçiler vuracak, gelecek bizim

Referandum, şaibe damgasını yedi. Bundan sonrasında AKP cenahı referandumla ilgili atacakları her adımda şaibe gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalacak. Bu toplum korku duvarını birlikte aştı. Hayır’ın kazanmasını birlikte sağladık, şaibeli sonuçlara birlikte itiraz ettik. 1 Mayıs alanlarını da birlikte güzel kıldık. Hayır bitmedi diyorsak şimdi aklımızla, fikrimizle, deneyimimizle kalan 364 günde bu engebeli yolları omuz omuza yürümeye devam edelim. Unutmayalım ki “Son mührü emekçiler vuracak.” Gelecek bizim.


*Yarın dergisinin 3. sayısında yayımlanmıştır.