AKP’nin kötülüklerini anlatmak çok seviliyor ama artık bu dönemde ortaya konan tepkiyi konuşmadan geçemeyiz. Sadece AKP kötülüğü havada sallanan bir şey oluyor. Artık AKP’nin yaratmak istediği gerilimi püskürten bir toplum var.
Aylar öncesinde seçimde alternatif olmak her türlü kritik mevzide dile geldi ama şaşırtıcı biçimde şimdi “seçim mi konuşacağız?” fikrine kurban edilebildi. Devran döndü geldik bugünlere alternatif olmak, seçenek sunmanın ne kadar hayati bir aşamaya gelmiş olduğunu hep birlikte görüyoruz. Bir sonraki seçimlerde yine böyle olacak. Her seçimde hele de bugünlerden sonra böyle olacak. Bakınız zaman olmasına rağmen en çok ele alınan konu Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler. Başbakanlık yolu İstanbul'dan geçiyor. Gezi İstanbul'da oluyor. Koca köprüyü geçen insanlar Taksim'e doğru akın ediyor. Bu yerel seçimde de Türkiye'nin genel yönetimini konuşuyoruz. Hayatımız, geleceğimiz, evlatlarımızın durumu, işsizlik, açlık, savaş ne olacak onu konuşuyoruz.
Gezi, AKP ve cemaatin birbirini boğazlaması, hırsızlığı açığa çıkan hükümet, Kabataş yalanı, Berkin Elvan düşmanlığı, Berkin Elvan cenazesi bize devasa bir imkân içerisinde olduğumuzu anlatıyor.
***
Her yer Başbakan'a karşı protesto ile dolup taşarken bile şunu sıklıkla duyabiliyoruz; gene gidecekler ona oy verecekler. Bu olmazcı tepkinin de bir nesnelliği var elbette. Nasıl bir nesnellik üzerine dikiliyor? Bilhassa CHP’lilerin en benimsediği siyaset tarzı olarak oylar çalındı bir, oylar satıldı iki, kayıtlar düzenlendi üç, elektrikler kesildiye kadar gidiyor bu silsile. Ama bir türlü AKP’nin siyasetine karşı hangi siyaset olacak konusunu konuşamıyorsunuz bu bariyerden. Mesela Gezi ile siyasi başarı kazandık dediğinizde “O başka!”cevabını alırsınız. Aslında tartışma bitmiştir. Sözün defalarca bittiği yerdeyiz.
Mesela AKP genel seçimlerde yaslandığı yere yaslanmak istiyor. Yol, bina, ekonomi diyerek kazanmak istiyor. Başka çaresi kalmadığından ve de genel seçimlerde ona kazandıran en büyük neden olduğundan. Ama zaten çok büyük bir ekonomik zorluk kıskacına giriyoruz iken paraları çalan bir hükümetten halkımızın da artık beklentisinin olmayacağını şöyle iç ferahlığı ile neden söyleyemiyoruz? Bir kere de olsa söylese “gene de gider AKP’ye oy verirler” diyenler.Söyleyiverin gari!
Ama bu arada çıkıyor ablanın biri balkondan ayakkabı kutusu sallıyor, bir kardeşimiz AKP'li dolu bir mitingin ortasında 'Hırsız var' pankartı açıyor, bir esnaf “Başbakan'ın konuşması uygun olmadı” diyor. Ve zamanın haso AKP'li milletvekillerinden İdris Bal, Başbakan İstifa Manifestosu hazırlayıp bizzat mücadelesini veriyor.
AKP’lilerin tüm anket sonuçları %50’ye iki üç var. Genel seçimlerden bir milim geri düşmek bile en büyük korkuları. Şu basit matematik gibi görünen ama siyasi hesabı da yaptığımızda AKP oy oranın nasıl düşeceğini görebiliriz. Darbecilerle hesaplaşmadığını gören liberal kesim oyları, cemaat oyları, Gezi'yi görenlerin oyları, Berkin’e yüreği yananlar, dindar AKP’nin çaldığını, haram üstüne haram yediğini gören inançlı kesimler, sokaktan geçerken gaza boğulanlar.
***
Ellerinde katıksız yüzsüzlük, halkı birbirine kırdırmaktan hiç çekinmeyecek gözü dönmüşlükten başka bir şey kalmadı. Çok çaresizler aslında. Her gün ortaya çıkamayan tapelerinde görüşmeler yapıyor olsalar da artık tapeler olmadan hep beraber bildik gördük eminiz. Ortalığa saldığı palalılar da çok aciz.
Halktan durmadan lanet ve protesto yiyen bir Başbakan olarak yerlere düşmüş olduğu için genel de bir tepki göstermek çok olağan bir hale geldi. Her yumrukta, her sillede biraz daha yıprandı. Unutmadan bir mim daha koyalım. Bu dönemimiz bize darbelerden, baskılardan gelen kabukları soyup atmamızı sağladığı için eskisi gibi değil hiçbir şey. Korkuydu, endişeydi, umutsuzluktu, çaresizlikti, komploculuktu, bunların üstünden çok sular aktı. Sandıkta da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.