Başbakan'ın neden korktuğunu ve mağdur çizgisini sürekli gündemde tuttuğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Baba oğul Erdoğanlar’ın ses kayıtları bir başka evrenin başlangıcı. Bu saatten sonra sandıkta kazanırım yoluma bakarım devri kapandı. Kapitalist sistem başa bela. Hükümet ellerinde olunca paraların bir yerlerden haksız bir şekilde aktığını görünce çoğu aynı suçu işliyor. İlla ki yolsuzluk çamuruna batmadan edemiyor. Ve tarihin çöplüğüne öyle ya da böyle fırlatılıyor. Ama herhalde Türkiye’nin görüp göreceği en aşağılık hırsızlık türü bu olacak. Ev dolusu parayı ne yapacaklarını bilemiyorlar. Başbakan oğlunun evine baskın yeme ihtimalini göz ardı edemiyor parayı sıfırlama çabasında. Oğlu da babasının kendini her koşulda kurtaracağından o kadar emin ki konuştukça konuşuyor.
17 Aralık’tan bugüne olanlar, yolsuzluk yapan bakanların istifaları, yolsuzlukların üstünün örtülmesi için hükümetin HSYK, internet, MİT yasası çabası, medyanın ağır bir denetimle idare edilmesi, kayıtların hemen ardından uyduruk açıklama ile konunun kapatılmak istenmesi, hepimize aynen bu konuşmalar olmuştur, doğrudur dedirtiyor. Ses mühendisleri bilimsel olarak doğruluğunu anlatıyor. Geriye bir Cumhurbaşkanı kalıyor. Fakat o da zaten göbekten bağlı bir imza mercii olduğu için şu anda yolun sonu diyebiliriz.
Bu süreçte hükümeti istifa ettirtecek her yolun başarıya ulaşma ihtimali yükselmiştir. Meclisteki muhalefet, onu bir kenara iterek zorbalık yasalarına imza atan AKP'ye dur demenin en etkili yollarını bulmak zorundadır. Yoksa bu sürecin sonunda vebal onların da boynundadır.
Bugünden sonra sokaklar başka türlü inleyecek. Sokakta uygulamak istedikleri olağanüstü baskılarını başlarına çalarak daha güçlü "Hırsız Var" diyecek. Yolsuzluğunu, hırsızlığını alıp ya gidersin ya gidersin diyecek. Halkımız her gördüğü yerde “ayakkabı kutusu” diyerek AKP’yi cümle aleme rezil edecek.
***
Muhalefetin birçok kesimini hem de ne arsızlıklarla dinlemekte hiç bir sakınca görmemiş olan hükümet, dinlemelerin mesnetsiz ifadelerine dayanarak yıllarca insanları tutsak edilmesinden büyük memnuniyet içerisindeydi.
Şimdi de “bakın hep beraber dinleniyoruz” diye kafasına göre bir liste ile tarafgirlik yaratmayı düşünüyor. Ey Başbakan madem somut bir şekilde dinlendiğinden şikayetçisin o zaman son çıkan ses kaydına neden hemen montaj diyorsun? Ayrıca zaten çıkan ses kayıtlarından “alo Fatih” kaydını “evet dedim ne var ki” diyerek kendin kabul etmiştin.
Battıkça batıyorlar. Ve bunun için dinleyen savcıların tepesinde HSYK düzenlemesi bağdaş kurup oturmayı planlıyorlar. Zaten artık dinleme yetkisi de sınırsız bir şekilde MİT’de olacak o da doğrudan Başbakan’a bağlı olacak.
***
Ortaya çıkan ses kaydı en çok da işsizlerin, emeği ile geçinenlerin damarlarında yankılandı. Nasıl yani? Bir yanda açlık sınırında olanlar bir yanda ev dolusu paraları ne yapacağını bilemeyenler.
Bir ev dolusu para saymakla bitiremedikleri evlere ve kişilere dağıtılıyor da bitirilemiyor. Bu rakam da sadece Bilal Erdoğan’ın evindeki para. Acaba ne paralar nerelerde saklı? Kaçacakları ülkeler, bağlantılar bile hazırdır. İşte suçlarını bilerek evi boşaltma planı yapıyorlar, suçlarını bilerek ülkeyi terk etme planı yapmazlar mı?
O kürsülere çıkıp her gün avaz avaz bağırarak oğlunun çalmadığını anlatana bakınız. Namerttir, şerefsizdir, alçaktır diyene bakınız. Halk için ne olabilirsiniz ki bu saatten sonra? Başka ne olabilirsiniz?
Banka müdürlerine ayakkabı kutusu ise tabi ki Başbakan'a ev dolusu olması gerekirdi. Bundan sonra sizi ne ekonomi, ne yollar, ne belediyeler, ne de bağladığınız maaşlar kurtarabilir. Ne de zorbalık yasalarınız.
Onlar gidecek, hırsızlık bitecek, defalarca bu daha başlangıç diyeceğiz, o zaman kurtulacağız.