İçerideki tabanını ikna edememiş olan evetçiler çareyi dışarıda arıyor. Kapatılan televizyonlar, tutuklanan siyasetçiler, gazeteciler, hocasız bırakılan üniversiteler, bitmek bilmeyen OHAL, yetmeyince çıkarılan KHK’larla kazanabileceklerini sanıyorlar ama referandum ayaklarına dolanır hale geliyor. Ne ederlerse etsinler Hayır’ın güçlenmesinin önüne geçemiyorlar. 

**

Tek tarafın propaganda edildiği koşullarda halk prim vermiyor. Kimse egemenliğin,  meclisli işleyiş kaldırılarak, halkın elinden alınıp saraya teslim edilmesini kendine yediremiyor. Pek tabi ki sandığa gideceğiz ve Hayırcılar olarak et ve tırnak kadar yakın davranarak tüm provokasyonlara karşı sandıkları son saniyeye kadar kale gibi koruyacağız. İşte Hollanda krizi, halklar arası düşmanlık yaratma ortada her an her türlü provokasyona hazırlanıyor olabilirler. 

**

Mesela 8 Mart’ı akamete uğratmayı denediler, beceremediler. Miting yasakladılar, standlara saldırı yaptırdılar, kürsülerde kadınları iteklediler. Kadınlar aman vermedi, Hayırlarını alarak, dünyadaki Uluslararası Kadın Grevi ile gücünü birleştirerek her yeri 8 Mart ile kuşattılar. Hiç ummadıkları illerde kadınlar ellerine ne geçirdilerse onunla orada 8 Mart’ını kutladı. O yüzden başta kadınlardan cesaret alarak Hayırlı yolumuza devam!

**

Anlatacak argümanlarının olmamasından daha çok anlaşılır diye korkuyorlar. Koca bir seçim sonuçta, istediğin kadar anlatma, neresini gizleyeceksin, isteselerde istemeselerde herkes bir oyu ile konuya müdahil olacak, gözünü dikmiş tüm süreci izliyor. Bu esnada Başbakan kendi bulunduğu konumu karalamak isterken abidik-gubidik gibi bir sıfat ekleyebildi. Evetçilerde pas pas olma hali sonsuz, başbakana kadar uzanabiliyor ve insanın havsalası almıyor. 

Şöyle ki 7 Haziran öncesindeki derdini anlatma serbest olmasa da derin bir şekilde katlanarak aynı muhalif dengeyi örüyoruz. Bu nedenle 1 Kasım öncesi dengesine vadıramıyorlar. Başkanlığa “dur” diyecek dengeyi misliyle yaşıyoruz. Zaten sorun araştırmacılara, 80 darbesinden beridir hangi iktidar hangi şekilde getirirse getirsin halk başkanlığa 'hayır' demiş. 

**

Hollanda krizinden karşılıklı bir menfaat yaratmak istiyorlar. Her iki egemen tarafta seçim arefesinde milliyetçiliği körüklüyor. Kapılara yığılanlara bakarak halkın evet’ten yana karar vereceğini sakın düşünmeyelim. Bunların oldu bitticiliğinin iş görmeyeceği yine açığa çıkacak. Bir de ne kadar milliyetçilik körükleniyorsa her iki ülke için de ezilen halklar nezdinde de sandığa sahip çıkma oranı ve şiddeti artıyor demektir. Bilelim ki bu da ayaklarına dolanacak nesnel bir gerçekliktir.

**

Tarihin şu vaktinde bilinemezci olunamaz, buna imkan yoktur. Ancak gülerler; Hollanda’da Aile Bakanı kapılarda beklerken geceden Ömer Çelik “kararsızların oyu evet’de netleşti” dedi. Neye göre, nereden ölçü alıyor? Ölçmeye ne gerek yok, bilinemezcilik var ya.

**

Sürekli alkış yapan nüfusu dışındaki halk bilmek ister, anlamak ister, sorar soruşturur ve kendisinin ne yerine konmak istendiğini anladıkça daha da kinlenir. Bu da artık ayan beyan anlaşılıyor. Rusya’dan özür, domates satamayınca herkesin gözü önünde gerçekleşmedi mi? Numan Kurtulmuş “başımıza ne geldiyse Suriye politikasından geldi” demedi mi? Genç insanların cenazeleri, ailelerinin bilmediği yerlerden, inanmadığı bir çarpışmadan gelmedi mi? Şam yönetimi ile herkesin gözü önünde yakınlaşılmaya çalışılmıyor mu? Bu yüzden Rusya ile sürekli görüşme trafiği yürütülmüyor mu? ABD’ye atılıp tutuluyor ama Trump ile temas gayreti bitmediğini görmüyor muyuz? 

O zaman bu tornistan durumu Avrupa ilişkileri daha geçişken olduğu için bugün esip gürlenen Avrupa ile de aynen tekrarlanacaktır. Ya da egemenler arası karşılıklı menfaatler ile sürüklenecektir. Biz şunu akıldan çıkarmayacağız kimse buna prim vermeyecek. 

**

Sonuç için “hayır da çıksa fark etmez” diyenler veya çağrışım yapacak ifadeler kullananlar var ya bir hezimeti de onlar yaşayacaklar. 7 Haziran öncesi aynı tutumu almışlardı, çürütülmüşlerdi. Şimdi yeniden gün yüzüne çıkmasına izin vermeyelim, durumlar hiç onların dediği gibi değil. 

Şunun lamı cimi yok, Hayır çıktığı anda sonları gelmiş demektir. Dediğim dedik devri kapanmış demektir. Sonuçları akamete her yolu deneyerek uğratmaya çalışsa bile önüne geçilemeyecek, karşılarında egemenlik hakkına sahip çıkmış koskoca bir toplum var olacak. Ondan sonra kim bizleri tutma cesareti gösterecek ki?