Tayyip Erdoğan konuşmalarında darbe ile Adnan Menderes'in idam edilmesini durmadan tekrarlıyor. Bu onun mağduriyet yönteminin en bilinen konu başlığı. Kendisi dışında kimsenin idam gündemi yok iken “paralel devlette darbe yapmaktadır, sonunda idam edecek kadar gaddarlaşacaklardır diye yazar da yazar”. Aslında idamı artık kelime olarak bile kullanmak istemeyen halkın vicdanına sığınmaktır tek dileği. Her türlü ortaçağ aklını uygulasın ama gene de o herkesin Başbakan’ı olsun. Ankara ve İstanbul’da OHAL’i uygulamaktan geri durmayan darbeci özentisi bir hükümetin başıdır artık.

Tayyip Erdoğan sadece kendi mağdur siyaseti için darbe karşıtı gibi görünüyor. 12 Eylül’ün iki darbecisinin yargılandığı davada açıkça ortadadır. Dönemimizin yüzsüzlük siyasetinin şahikasını yaratan AKP “ben yasa yaptım, yargılanmalarını sağladım ama ne yapalım suçsuzlarmış” da diyebilecektir.

Seçimlerde darbecilerle hesaplaşacağım diyerek önemli oranda oy kazandı. Referandumu aldı. Şimdi seçim sürecinde ama üzerini örttüğü bir 12 Eylül mahkemesi var. Darbe sonucunda her türlü zalimliği yaşayanlara sırtını dönmüş durumda. Kapı kapı dolaşan AKP’ye soracağımız sorulardan biri de budur. Sen nasıl darbecilerin ekmeğine mahkeme eşliğinde yağ sürersin? Darbecilere onay vererek mi hesaplaşıyorsun? Ne hakla oy istersin?

Mahkemeye getirilmeyen Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya bir kez daha ihya edildi. Devletin arşivlerinde olan birçok katliam belgesi çıkarılmadı. 12 Eylül’den her türlü zalimliği görenlerin birçoğunun müdahilliği kabul edilmedi. Berfo Ana mahkemeye geldi umurlarında bile olmadı. Böylece savunmalar sonucunda karar verilecek aşamaya kadar gelindi. Müdahil olup 12 Eylül’de yakını idam edilen, işkencede katledilen, gözaltında kaybedilenlerin anlattıkları her şeyi belgelemesine karşın mahkeme heyeti ezberini bozmadı. Anlattıkları bir mahkemeye kuvvetli delil ve tanıklık olmasına rağmen hepsi görmezden gelindi.

Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasına dair yasanın Mecliste kabul edilmesi nedeniyle mahkeme karar aşamasına geçmedi. Yıllarca hak savunucularını haksız bir şekilde yargılayan Özel Yetkili Mahkemelerin kalkması iyidir derken darbecilerin işine yaradı. Herhalde bu ancak AKP döneminde olabilirdi. O da oldu.

Yolsuzluğu ört bas etmek için “bana darbe yaptılar, yapacaklar” diye feryat eden Tayyip Erdoğan’ın Türkiye tarihinin kapkara lekesi 12 Eylül darbesinin, darbecilerinin yargılanmaması umurunda değil. Bir kere gündemine bile girmedi.

***

12 Eylül mahkemesi denince nasıl Kenan Evren akla geliyorsa bir de karşısına çıkan Berfo Ana geliyor değil mi? Ne gariptir ki Berfo Anamız son mahkemenin olduğu gün ölümünün birinci yıldönümündeydi. Hepimizi bir kez daha titreterek mahkemede darbecilerin karşısına dikmiş oldu.  

Derdi tasası evladını bulmak yolunda olduğu için hep en doğru sözleri, en doğru yolu kurmuştu kendine ailesine ve ardından geliyoruz diyenlere. Ne mutlu ki bize Berfo Ana’nın 33 yıllık mücadelesinin ardına bir Gezi Direnişi’ni ekledik.

En çok da oğlu Cemil’inin fikirlerinin, yaptıklarının devam edeceğine sevinirdi. Devrimci, Cemil’in yoldaşları Berfo Ana’nın sözlerinde bambaşka bir güzel bir hal alırdı. Öyle de gözleri parlardı.

Cemil Kırbayır hayattaki mücadelesinde her acıyı gören herkese el uzatandı. Berfo Ana’nın abisi Mikail’in her defasında andığı gibi eli bağlı gözü bağlı kaybetmişlerdi. Zalimler gören gözlerini uzanan ellerini yok edeceklerini sandılar.

Cemil’in elleri ve gözleriyiz, bağlamaya gücünüz yetmez. Cemil’i bulacağız Berfo Ana’ya kavuşturacağız.