Övünmek için söylemiyoruz, durum ortada, veriler yalan söylemiyor. #Hayır diyenler dikkatli, temkinli, dirayetli, argümanlı, düşünceli, dayanıklı, dinamik bir şekilde her gün daha fazla gündeme sirayet ediyor. OHAL’in tüm adaletsizliği ve baskıları arasından sıyrılarak ilerliyorlar.
Herkesin ayrı #Hayır’ı değil, hepimizin egemenliği için, hepimizin #Hayır’ı için çırpınıyoruz.
Tutuklamalar, yasaklamalar, işten atmalar, iç savaş ve milis tehditleri yıldırmadı. 10 Ekim mitingine IŞİD’i göndermeye, Cizre’yi Sur’u yakıp yıkmaya benzemez. AKP’nin tabanı da dahil hangi birini yakıp yıkabilirler?
Sanat merkezine kundakçıyı yolluyorlar veya milis kurduklarını yazılarda ilan ediyorlar. Çok açık ki bunun sonucunda #Hayır birbirine biraz daha kenetleniyor.
**
Bugüne kadarki aşamalarda ayrışmanın önüne geçilemedi, başkanlığın cebini dolduracak şekilde 7 Haziran’dan itibaren #Hayır'cı olması gerekenler ayrı düşüyorlardı. Ama artık deniz bitip sıra başkanlığa karar verilmesi konusuna gelince farklı eğilimler ve gelenekler #Hayır da birleşti.
Demokrasi diyenleri susturmak için ezber bir şekilde kime denk geliyorsa “terörist” denir ama şimdi en azgınına şahit oluyoruz. Şimdi #Hayır diyen CHP’ye de Saadet Partisi’ne de MHP’nin aslarına da “terörist” deniliyor. Her işine gelmediğinde “terörist” yaftası yaptıkları da ortaya seriliyor.
Ne güvenlik için ne ekonomi için “istikrarı sağladık” diyebiliyorlar. Suriye’de dediklerinin tersi olmuş, batırmış durumdalar. El Bab yolundan geri döndüler, IŞİD’i ülkenin başına sardılar. Yerinin nerede olduğunu, evladının neden gittiğini ne için öldüğünü bilmeyen, El Bab’dan cenazesi gelen aileleri acılar içinde bıraktılar, nefretini kazandılar.
O kadar izahattan yoksunlar ki, Erdoğan işi artık Necdet Sezer’e kadar sürüklüyor. Neymiş efendim o zamanlarda Mehmet Şimşek’i önermiş de Necdet Sezer kabul etmemiş. Bu yüzden güç tek kişinin elinde toplanmalıymış. “Şecaat Arz Ederken Sirkatin Söyler” durumu ne güzel özetliyor.
Başkanlığın şekli şemali ortaya çıktıkça, resmi netleştikçe ülke #Hayır tepesinde toplanıyor.
**
“Erdoğan meydanlara çıkar işin rengi değişir” diye düşünüyorlardı, çok güveniyorlardı. Şimdiden kuru gürültü sesini kıstı ama anketler aynı şeyleri söylemeye devam ediyor.
Evet diyenler ne diyor, neye dayanıyor, tam olarak başkanlığı neyle savunuyorlar çok tartışmalı. Son derece içeriksiz, resmen sapır sapır dökülüyor durumdalar.
Her şeyden önce memleketi yemiş yutmuş görünenlerin “biraz daha gücümüz olsa neler yaparız” söylemi kimsenin aklına yatar gibi değil. Şöyle ki “daha nasıl bir güç olması gerekir” diye düşünmeden edilemiyor. Basit ve sade mantıkla söylersek akıl alır gibi değil!
Bir de her lafları ters tepiyor. Erdoğan’ın iyi yaptığını düşündüğü, “şahsımın projesi, şahsım için değil, şahsen…” diye devam eden açıklaması kendi kemik kadrolarını tersine etkiledi. Olmaz ki sadece Erdoğan’ı düşündükleri bu başkanlığa başkası söz konusu olunca nasıl kabul edeceklerdi? Sayın Elif Çakır “bu yetkiler beş yıllığına sadece Erdoğan’a verilmeli” dedi. Şahsiyetlerinin, şahsi menfaati, sadece şahsı için, şahıs projesini şahsileştirmek için elinden ardına koymadığını anlatsa olmayacak. Yani çıkmazdalar.
**
Onca kaynak, kanal, miting meydanı ellerinde ama anlattıkça kaybettiren konu da ellerinde.
O kadar inkarcı, o kadar münazaracı, o kadar manipülasyoncu bir takım olmasına rağmen bakın AKP’den dökülen harbilik incilerine: Abdulkadir Selvi “Evet rüzgarı tersine döndü". Bunu artık kaçınılmaz bir sona sürüklendikleri için söylüyorlar, hepten inkarcılığa soyunamıyorlar.
Halk katında şöyle bir sorun peydah oluyor: Derdini Hükümete, Bakan’a, Meclise, yargıca anlatırken şimdi tek bir partisi olan tek kişiye anlatacak. Saray'ın balkonunda noktadan küçük halde el sallayan şahsiyete sıradan insanlar dertlerini nasıl anlatacaklar? Buna cevap bulamayan herkes sandığa gidip #Hayır diyecektir.
Parlamentosu, kuvvetler ayrılığı ilkesi olan rejimde kendine bir muhatap bulabilme şansın var, bunu artık rüyanda görebilirsin. Tek kişi egemenliğinde devlete başvurmak kapı duvar. Bir de adına partili Cumhurbaşkanı diyerek kibarlaştırıyorlar.
**
Bazı veriler #Hayır’ın kazanması için kilit öneme sahip. Ve her ne kadar farklı görüşlerin yaptırdığı anketler de olsa belli yerlerde kesişiyor ve tipik bir sonuca ulaştırıyorlar. Bu da kim olursa olsun atıp tutma ihtimalini ortadan kaldırıyor. AKP bu yüzden atıp tutamıyor.
Her durum ve anda tam bir teyakkuza ihtiyacımız var. Gücümüzü bilmek birinci maddemiz bir yandan da karşımızdakileri küçümsememek bizi kurtarır.
Konsensus’tan Murat Sarı’nın araştırması ve açıklamaları şöyle; %36 anayasa değişikliği hakkında bilgi sahibi olmayan bir kesim olduğunu söylüyor, %12 hiç bilmiyor, %14 kararsızlar, %12 - 1 Kasım’da AKP’ye oy kullanan, %21 oy kullanıp pişman olduğunu söyleyen kesimlerden oluşuyor.
Hükümetin her yaptığını araştırmacı adı ile çıkıp büyük bir soğukkanlılıkla savunan Anar’dan İbrahim Uslu’nun verilerine bakınız: %35 evet demeyen AKP seçmeni, %50 Hayır kullanacak MHP seçmeni olduğunu söylüyor.
**
AKP’nin #Hayır diyenlerine de seslenmek, sandığa davet etmek, sandığa görevli kılmayı sağlamak, ıslak imzalı tutanakları bağrımıza basarak seçim kuruluna ulaştırmayı şimdiden hedeflersek bayağı yol kat ederiz. Ülkeyi yönetme gücünün asıl bizde olduğunu göreceğiz. 150.000 sandık, 400 seçmen, 1,5 milyon görevliyi kollayacağız, yoklayacağız ve sonuca kavuşturacağız.
Tek egemenliğin kabul edilemez, anlatılamaz olduğu ortadadır. Egemenlik hepimizin dedikçe ve savundukça akla, anlaşmaya ve kazanmaya yaklaşıyoruz.