Başbakan'ın Gezi Direnişi'ne çamur atma çabası bitmez. Çünkü başına gelen en büyük çelişkidir. İş başa düştü diyen halkın her yeri kaplayan sesidir.

Başbakan Gezi’de direniş devam ederken, Kabataş'ta bir kadına olmadık şekilde saldırıldığını büyük bir iştahla ortaya atıp Gezi'de direnenlere bir linç kampanyası başlatmak istedi. Her çıktığı kürsüden defalarca bu iftirayı atmaktan bıkmadı. Görüntüler çıktı hâlâ aynı konuşuyor.  Çünkü tüm ceberuttlar gibi kolluk gücü ve iftiralara sığınmaktan başka çaresi yoktu. Şimdi de Kabataş çamurunun virajını almaya çalışıyor.
AKP cenahı, Balçiçek İlter, İsmet Berkan gibi kişilerle (sürece çanak tutanlar da denilebilir) aciz bir şekilde, bu iddiaya dayanarak, Gezi'nin yeri göğü inleten etkisinin azalabileceğini düşündüler. Büyümesini istemediler. Ruhlarını okşayan şey bir güruhun "siz başörtülü bacılarımıza bunu yaptınız" diyerek saldırmasıydı. Ölenler vardı, sakat kalanlar vardı, bu linç sonucunda daha neler olacağı umurlarında değildi.
Şikayetçi kadına hiç bir saldırının olmadığını gösteren video ile herkes pek tabiki kardeşim cevap ver tonuna geçti. Yazarlar özür yazıları yazmak zorunda kaldılar.
AKP'nin hiçbir hukuka sığmayacak şekilde kesin hükümlerle ortaya attığı konu şimdi birden kadının şikayetinin değerlendirmesi mertebesindeki meseleye döndü. AKP’liler birden kadının beyanı esastır demeye başladılar. Nasıl olur değil mi?

Hani konu netti, astığını asmış kestiğini kesmişti Başbakan?  Kadının şikayetini değerlendirmeyi, sorumlularını aramayı, videoları yayınlamayı bırakın sabah akşam Gezi'de Direnenlere karşı bu yalan hükmünü kullandı.
Zaten masumiyet karinesi ancak AKP'nin yolsuzluklarını ört bas etmek için kullanılabilir başka kimin hakkı olabilir ki?

Kadının şikayeti bazıları için bir anlam ifade edebilir de AKP için olduğu söylenebilir mi?

Açıklamaları, uygulamaları, polis saldırıları, mahkemeleri ile Gezi’de uyguladığı şiddet ile AKP tam bir kadın düşmanıdır. Bu nedenle kadınların yaşamını takmadığı gibi beyanını da hiçbir zaman takamaz. Kendini kurtarmak için sadece ortaya atar.
Gezi direnişi sırasında ölümle burun buruna olan Muhterem Göçmen hayattayken ailesi ile polise savcıya başvurmasına rağmen “tüm polisleri Gezi’ye gönderdik” denilerek, katili serbest bırakılarak ölümüne göz yumuldu.

Başörtülü olsun veya olmasın kadınlar AKP'nin bakanlıklarından valiliklerinden mahkemelerinden polislerinden ölüm bağıra bağıra peşindeyken bile zerre fayda görmedi.

Gezi’de her bulduğu fırsatta polisler kadınlara her boyutta şiddet uyguladı.
Çıplak aranarak polisin tacizlerine maruz kalan kadınların başvuruları dikkate alınmadı sorumlular yargılanmadı.

AKP’nin yargısı kadınlara tecavüze rızası vardır diyerek sorumluları affetti.
AKP’nin kadrolu yazarları “kadına inandıklarını” söylüyor. Kadınlar feryat ederken Başbakan’ın kadınlara düşmanlık dolu açıklamalarına yapışmaktan vazgeçmediğinizi defalarca yazacağız ve anlatacağız.
Başbakanın kürtaj açıklamaları, beş çocuk açıklamaları, destekledikleri hamile kadınları eve hapseden açıklamalar kaç kadının başına ne haller getirdi? Kaç kadının canına mal oldu? Cevap verin sonra da hesap verin.