Naklen Başbakan'ın Haber Türk’ün alt yazısına nasıl müdahale ettiğini izledik. Meclisteki muhalefet partilerinden birinin genel başkanı ile ilgili alt yazı geçmemesini istiyor. Telefonun diğer ucundaki Haber Türk (Ciner Medyası) sahibi Fatih Saraç onun altında da Fatih Altaylı. Evet efendim hemen efendim sonucunda üç kişi işinden edildi.
Yerin yedi kat altındaki kararmış kafaları modern dünya insanının kavuşmuş olduğu sınırsız haberleşme isteğine bal gibi yenik düşmeye mahkûm. Bu müdahale de ancak mizah malzemesine dönüşüyor. Ciddiye alınır bir tarafı bile kalmıyor. Koca Başbakan yurtdışından bir alt yazının sansürü ile nasıl uğraşır? Hiç mi başka işi yok? Demek istiyor ki “Siz beni sansür ile ilgili ciddiye almıyorsunuz ama bakın neler yapıyorum”.
Ayakkabı kutularındaki balya balya paraları kaç tane karlı köy yolunu açtırabilecekken Muharrem bebeklerin ölüme terk edilmesi haberi yankı uyandırınca birkaç medya patronunu bağlarsak olay unutulur gider diye düşünüyorlar. “Aman yolların fatihi hükümete, sağlık sistemine hiçbir laf edilmesin olan ölen bebeklere olsun”
Düşünün Meclisteki bir partiye yapılan buysa Mecliste olmayan, çok önemli tespitlere ve eylemlere imza atan bir parti haber konusu olsa ne olacaktı? Herhalde anında tüm televizyonları kapatmayı isterlerdi.
Zaten bilinen bir gerçek ama telefon kayıtlarının ortaya çıkması ile çok daha fazla insanın gündemine girebildi. İşte her şey bu kadar aymazca ve acımasızca sansürleniyor. En baskıcı ülke yönetimlerinin uyguladığı (uygulayamadığı) internet sansürünü Türkiye'deki milyonların milyarlarca tıklamasını kontrol altına almaya karar verecek kadar yolu şaşırmış durumdalar. Merak etmeyin Başbakan milyar tıklama için milyar telefon açacak bir Erdoğan hologramı makinesi üretimi için sipariş vermiş.
***
Fatih Altaylı rezaleti ne ilk ne de son olacak. Milyonlar Gezi’ye akın ederken o hala tahttakine yerlere kadar eğilmekte hiç ama hiç bir beis görmemişti. Arkasından kendini aklama peşine düşüp açıkça ortamı yumuşatmaya çalıştığı için “gerekirse secde edeceğini” söylemişti.
Kendisi o kadar para kazanmış parlak bir medya yöneticisi olarak hayatının bundan sonraki bölümünü balık tutarak geçireceğini söylüyor yani sağlam bir gelir güvencesine sahip. Kimseye güya eyvallahı yok. İşten atılan gazete çalışanlarının nasıl bir ekonomik zorluk yaşadığı onun durumu ile kıyaslanabilecek bir farka bile sahip değil. Yeni iş bulabilecekler mi söz konusu bile olamıyor. Cüneyt Özdemir gibi parlak bir medya mensubunun da herhalde Fatih Altaylı dururken programına alacağı taraf işten atılan gazeteciler değildir.
AKP’ye bak Fatih Altaylı’yı gör. O olmasa gazete hatta gazetecilik olmaz. Mağdur oğlu mağdurdur. Onlar hep güçlünün her dönemde yanında kalmayı bir şekilde başaran ama tarafsız, bizim için çırpınan gazetecilerdir. Bize hep “dünya acımasız biz ne yapalım?” derler. Herkese eşit mesafedeyiz mavalını okurlar.
***
Bu karanlık, umutsuz medyanın dışında tuğla tuğla döşenen gerçek ve güzel haberler var. Her gün bu haberlerin üzerine basarak gazeteciyiz diye geçiniyorlar. Bugün mesela ana haber kanallarında polisler götürürken göreceğiniz ama önemli detayları atlanan bir gelişme oldu. Liseli Gençler Beşiktaş’ta Berkin Elvan için, AKP’nin yalanlarına karşı seçim standını protesto etti. Polis her zaman olduğu gibi acımasızca saldırdı ve gözaltına aldı. Gezi direnişini büyüten sürdüren bu gençler durmaksızın memleket sorunlarını çözmenin derdindeler. İşlenecek ve üzerinde durulacak haber budur. Onları görmek, duymak, cesaret almak, nasıl başardıklarını bilmek isteyen, milyonlarca genç, yetişkin insan var.
Star gazetesinin genel yayın yönetmeni demiş ya “Onların medyası var da %50’nin mi olmasın?” vah zavallılar. Gelin bize biz sizi haber yapalım, bizim sorularımıza cevap verin bakalım.
Ne güzel ki bizlerin de medyası var. Her gün biraz daha devleşen gazetesi, televizyonu, gazetecileri var. Toplum sizin gibilere mecbur kalmasın diye.