Anayasanın değişmesi için Saray-AKP-MHP’nin yaptığı öneri için “Osmanlı zamanına geri dönüşü istiyorlar” bile denemez. Oylamaya Nisan’da sunulma ihtimali olan öneri, 1876’da meclisli işleyişe geçen Osmanlı’nın yenilik ve padişahı denetleme anlayışını bile barındırmıyor.

**

AKP’nin istikrarı anlatamadığı kesin, ne kadar tehdit ederse etsin 1 Kasım’daki istikrar onayını alamayacak. Kredi notu batmış, yatırımcı kaçmış, dolar fırlamış, yaptığı köprüler el yakıyor, işsizlik patlama noktasına gelmiş, enflasyon almış başını gidiyor. Gider ayak ülkeyi batırmaya aday olacaklar diyebiliriz.

**

Kürt halkına yapacaklarını yaptılar ama her kesime elinde balta ile saldıramıyorlar. Anlatmak yükümlülüğü ile başbaşa kaldığında da koalisyonu karalasa olmuyor, mağduruz dese olmuyor, laikliği lanetleyemiyor, MHP’lilere terörist dese hiç olmuyor. Yani referanduma hızla sürükleyerek kendi kuyusunu kazdı ve “HAYIR” sonucunun altında kalacaklar gibi bir durum var neredeyse. Bu yüzden Numan Kurtulmuş’un ağzından yeni tehditlerini savurdular “Evet çıkarsa terör biter” dediler.

**

Başı MHP’nin “HAYIR” eğilimi ile dertte. “Rejim değişikliği değil” “başkanlık değil Cumhurbaşkanlığı” diye itiraz edip duruyorlar ya burada MHP’nin rejimin korunması, başkanlık=eyalet sistemi hassasiyeti olmasa “gerçek istikrar için Osmanlı öncesi yeterince anlaşılamadı, başkanlık=istikrar” diye tutturacaklar. Ayrıca Saadet Partisi gibi sağın menfaatçi kılamadığı kesimlerinin de AKP’nin ayağına dolaşacağı ortada.

**

Her darbecinin söylemi bir sonrakini vurma potansiyeli taşıyor. Goya’nın tablosu gibi kendi çocuklarını yiyor. 12 Eylül darbecileri yıllarca “ülkeyi bölüyorlar, rejimi değiştirmek istiyorlar” diyerek kara propaganda yürüttü, sağcılarla yıllar boyu bu söylemle iş tuttu, “Allah devletimize zeval vermesin” diyen insanlar neden demişti: halkta yıllar boyu sağcılara oy vermesine neden olacak kalıcı bir etki yarattılar. Darbeciler böyle böyle koruma zırhı elde ettiler. Ama bugün devlet, ülke, insan tanımadığı biraz bakılsa ortada olan “tek adama” teslim olunan başkanlık önerisi sağın ve sağa oy verenlerin asaplarını bozar bir noktadadır.

**

Mesela AKP’nin “tek adam rejimi” için ilk dört maddeyi bile kurban edebileceğini açık etmesi MHP için büyük bir soruna dönüştü. Adını değiştirerek paçayı kurtarmak isteyen AKP’nin başkanlık önerisine MHP’li Yusuf Halaçoğlu’na göre MHP tabanının %80’i “HAYIR” oyu kullanacak ve kampanyasını yürütecek. Devlet Bahçeli bu nedenle tüm ülkücü camia veya partisi adına evet tutumu açıklayamıyor. “HAYIR”  yelpazesinin epey bir açılma ihtimali olduğu ortadadır.

**

Bir de HDP’nin yaptırdığı anket var burada AKP’nin %10’u da “HAYIR” diyor. Sandık, mecliste gözcü dikip pulları saymaya benzemez, halkın divanına çıkacaklar, orada her yol “tek adam” olamayacak. Sonuçta mecliste bile 10’a yakın firelerinin olduğu ortadadır. AKP vekil sayısı: 317 MHP: 39 değişiklik kabul: 339 nedeniyle böyle diyoruz onca gürültüye 17 tane evet cephesinde yer alıp “HAYIR” vermeyi başarmış vekil var.

**

Dar zamanlardayız ama nasıl ve kime anlatacağımız konusunda attığını vuran ve gözü kara olmak zorundayız. Kabak çiçekleri gibi bulduğumuz yerde açılmak zorundayız. Bilelim ki AKP’nin “HAYIR” diyenlerine seslenmeden olmaz. O da nasıl olur öyle veya böyle bilmek ve keşfetmek  durumundayız. Armudun sapı üzümün çöpü diyenler ancak böyle susar ve düşer. Direnenler daralmadan, bunalmadan, yorulmadan her zaman bir yol bulmak zorundadır, bulur. Ama saydığımız nedenlerle asıl biz değil AKP dardadır.

**

Şöyle bir gerçeğimiz yok mu: 7 Haziran siyasetle, örgütle-partiyle ve herkese kucak açan bir blok çalışma ile örgütlendi. Her köşede “seni başkan yaptırmayacağız” diyerek dil birliği ve  güç birliği yapıldı. Hadi dünyadaki en büyük armağan Sovyet mantığından, Sovyetler’den yola çıkmayı başaramıyoruz (nedense), 7 Haziran’dan da mı yola çıkmayalım? Bu da mı değil kardeşim? 7 Haziran kim ne derse desin bir blok direnme haliydi ve sola yazılan büyük bir başarıydı.

**

Bana sorarsanız her yerde “HAYIR” için blok olmaya çabalayalım, blok davranış tipi kazanacak ve kazandıracak olandır. Her nerede olursa olsun “HAYIR” diyenler “bir oy bir oydur” deyip kucaklaşacak “bak kardeşim..” diye anlatmaya başlayacak ki o zaman başarılı olacak. Toplum güç görmek ister, derli toplu duran görmek ister, bir toplanma yeri, o toplanan yerde herkes var mı bilmek ister. Gezi’de ülkücü işaretleri yaparak gelen gençler toplanma noktasına böyle akın etmişti. Gezi’den çıktığımızda bile yine parkın dibinde “duran adam” olmuştuk.

**

Asıl önemlisi: “HAYIR” ın başarısı sonrasını örgütleyecek ve yönetecek bir seçenek olduğumuzu göstermek “haaa bunlar kalıcı galiba” dedirtebilmek. 7 Haziran’da halk yönetmeye aday bir akıl ve öneri gördü, bomba patladığında galeyana gelinmesine engel olan, yöneten örgütlü bir güce şahitlik etti. Bu nedenle onca yok olan şehre kutuplaşmaya rağmen HDP’nin oy oranı bugün hiç bir anket sonucunda %10’un altında düşmemiştir. Şehirler yıkılırken suranlar bile şimdi Kürt Halkı’nın oyları ne olacak diye gündemlerine taşıyorlar.  Görürsünüz ne olacak.

**

Şunu da bilelim: HDP gerçek bir kapsayıcılıkla “HAYIR” kampanyasına zarar vermemek için ciddi bir hassasiyet gösteriyor. Ayhan Bilgen “‘Hayır' kampanyası yürüten partilerle birlikte olmadan örgütlenme hassasiyetini göstermeye çalışıyoruz..” dedi. Her yerde blok çalışmanın en doğru yolu aranıyor. CHP’nin tutumuna rağmen bıkmadan usanmadan bir araya gelinmeye gayret gösteriliyor.

**

Bugüne kadar bildiğini en keskin kavramlarla ifade etmekten, sola solun propagandasını yapmaktan kendini alamayan muhalif anlayış için zor olacak ama olacak. Genel gelişme cebine veya evine dayanana kadar başkanlık konusu ile ilgilenmeyen insanlara sesleneceğiz. Bugüne kadar “devlet baba” kavramına bağlı kalmış kimin eline geçerse geçsin devlete laf söyletmemiş insanlarla buluşmak ve kaynaşmak zorundayız. Bu süreç bize böyle bir imkan sunuyor. Halka en büyük şerre karşı en büyük hayrı işlediğimizi anlatma şansına sahibiz. Bu şansı iyi değerlendirelim.