Aldınız mı bir kez daha cevabınızı Taksim’den? Sanıyorsunuz ki biz isteruk Taksim’de bir daha yürüyüş yapılmaz. Biz isteruk internet sansürü otomatikman geçer. Aylardır Taksim’de kimi durdurabildiniz?

Geçmeyecek yasanız. Halkın aktığı Taksim’in dolup taşınca ortaya çıkan anlı şanlı karakterine takılıp kalacak. Birlikte her gün yeniden paraları sayarak ayakkabı kutularını düzenlediğiniz pişkin azınlığın olmayacak Taksim. Sizin para sayma makinelerinizin tıkır tıkır akan bölümüne girmeyecek Taksim’in bir milim karesi.

-TOMA’yı, gazı, silahı toplayıp artık terk edin Taksim'i. Taksim 77’nin mirası 1 Mayıs’ta alamadınız meydanı, yıllarca boşa çabaladınız, şimdi de boşa çabalıyorsunuz. Kaç yıl sürerse sürsün alamayacaksınız Taksim’i halktan, hakkını arayanlardan.

***
Bugün (8 Şubat Cumartesi) Taksim'de Haziran ayı sıcaklığını yaşadık. TOMA’lar kasklar ne edeceğini şaşırdı, direnişi saatlerce bitiremediler.

Artık yeterince eminiz, yolsuzluğun üstünü örtmek rezil bir süreç, arkası kesilmeyen süreç, hep bir yeni madde daha ekleyecekler yasaklar zincirine.

Sırf yasaklarla varlığını sürdüren bir hükümet ne işe yarar? Bitmiştir desek yeridir.
Şimdi Cumhurbaşkanı imzalasın da görelim. O yasağı çıkardıklarında bin pişman olacakları bir süreç bekliyor. Bugünden belli. Herhalde Cumhurbaşkanı bunu da hesaplayacaktır.

Modern dünyanın hiçbir şeyi ile barışık değiller. Hele farklı fikirlere doğuştan ağır bir alerjileri var.  Şimdi de internet. Kendine faydası varsa onu alıyor. Sonrasını imha etmek istiyor. Hologram teknolojisi sadece Tayyip Erdoğan’ı göstermek için kullanılsın mesela.

Okyanus canlıları için hayati anlamı olmasına rağmen “Okyanusta gereksiz yere salınan yosunlar olmasın” demek gibi bir şey. Hem kabul edilemeyecek, hem de uygulanması imkânsız bir yasağı uygulamak istiyorlar. Elbette bir etki yaratıyor ve seslendiği bir kesim var. Ama Taksim’e çıkanların eylemi herkes için en doğru olanı. Bu da en hakiki gerçek. Ne pahasına olursa olsun anlatılan herkes için iyi olan doğrularla insanlık gelişti.

Asıl etkili olan olgu şu ki Taksim AKP’yi istemiyor. Yasaklarını istemiyor. Ortaya çıkan anketler her şeyi anlatmış olmuyor. Çözümü de AKP’yi geriletmek için yegâne seçenek şudur anlamına gelmiyor.
Ayakkabı kutularınıza, hırsızlığınıza, yürüyüş hakkının ağır bir saldırı ile engellenmesine lanet yağdırıyor.

Cumhurbaşkanı, imzalar mı acaba diye bile tereddüte düşülen bir isim ise o da yanmış demektir.
Sayın Cumhurbaşkanı Taksim tüm Türkiye demektir siz bizden iyi bilirsiniz. Gezi başlarken umurunuzda değildi ama hangi dünya ülkesine gitseniz karşınıza dikilen bir tarihe dönüştü.

O yasayı geri gönderin. Bizden söylemesi, eylemesi.
***
Vali isterse Taksim’de yürütmez. TİB Başkanı isterse internette engeller. Neye göre? Bilinemiyor, açıklanmıyor. Adalet yok ya. Hukuk ayaklar altında ya. Valiye TİB Başkanı’na ancak itaat edilir.

Gerçekleşen kısma geçince, İstanbul valisi bugün girebildi mi Taksim’e? Biz hep oradayız.

Bugüne kadar hangi faşizm türü insanları susturabilmeyi başarmış da bu teknoloji yolu ile baskı ve faşizm başarılı olsun?

Hele de insanlar sizin yolsuzluğunuzun üstünü ört bas etmek için böyle bir yola girdiğinizi gördükçe tüm sinirleri ayağa kalkıyor. İnterneti kullanmayanları internet uzmanı yapacaksınız. Onlar paraları rahat yürütecek biz de bilgisayarları off yapacağız. Bu çok asap kaldırıcı ve ayaklandırıcı bir neden.

Herkes Muharrem bebeğin ölümünden sonra karşısına ayakkabı kutuları meselesini koydu. Çelişkinin keskinliği iyice ortaya çıksın diye. Onların havuzlarına akarken paralar Muharrem’i kurtaracak bir sağlık ocağı, ulaşım imkânları yapılmamış, yol gösterilmemiş, yardım çığlığına kulak tıkanmış. Bu durumun internette sansürlenmesini istemek tereddütsüz kendi sonunu hazırlamak anlamına geliyor. İnsanlık ölmedi.