Ali İsmail Davası devlet yargılamasına dönen bir dava haline geldi. Daha 19 yaşında giremediği sınavları, yapamadıkları, düşlerindeki özgür dünyası, babasının karıncayı ezenle kavga eden Ali İsmail'i devleti yargıladı. Gezi'ye düşmanlık edenleri, sokakta hakkını arayanlara vur emrini verenleri, gözünü kırpmadan vuranları yargıladı.

Kaskını çıkarınca adalet önünde süklüm püklüm olan katilleri yargıladığımız dava. Adalet herkese ne kadar da lazımmış dedirten dava. Ne kadar hiddetlensek azdır dediğimiz dava.

Kayseri'ye gelen gelmeyen bir çok insan Ali İsmail Davası'na kilitlendi.

Biri polis üçü esnaf olan tutuklular ve tutuksuz sanıklar "tanımam bilmem yapmadım" ezberi geçtiler. Ezberleri davada bozuldu. Devletin katilleri tanımadıkları Ali İsmail'e bunu yaptılar acaba tanıdıklarında ne yapıyorlar düşünün.

Saatlerce mahkeme önünde kara soğuğa karşı sloganlarla mahkeme binasını inletenler, mahkeme salonunda öfkesine zor hakim olanlar, Korkmaz Ailesi, Sarısülük Ailesi, Ayvalıtaş Ailesi, Atakan Ailesi mahkeme üzerinde çok büyük bir etki yarattı. Hele elinde Ali'nin en güzel resimlerinden biriyle sanık sandalyesinde oturanlara davanin başında en ağır cezayı veren Ali Ismail'in annesi Emel Annemiz.  Devlete, katillere ve onları koruyanların yüzlerine haykırdı "benim oğlum en ufak lanet dilemezdi nasıl kıydınız? Günlerdir yüzüm gülmedi ama sizin yaptığınız savunmaya gülüyorum. Bu savunmaya kim inanır? Oğlumun hesabını sormak için ayakta kalacağım".

Caniler bizi yıldıracaklarını düşünürken anaların gözyaşlarından bu memleketin mücadele topraklarının yeşerdiğini düşünemiyorlar, evlatsız bıraktıkları anaların binlerce evlat kazandığının farkında değiller.

Abi Gürkan mahkemede ve kapıda bekleyenlere şöyle seslendi "...o sokağa benim kardeşim değil de başka kardeş girseydi de ölecekti... Mücadelemiz sayesinde mahkeme olumlu geçti. Mücadele olmasa işçiler bugün 20 saat çalışıyor olurdu...".

Ali zifiri karanlık sokağa koşarken Eskişehir'i aydınlatıyordu ya Kayseri de bu dava ile aydınlandı. O da koşarken abisinin dediğini biliyordu Gezi'de mücadele etmezsek bu kadar ilerlemiş olamazdık. AVM ve rantçılara kazanırdı doğa kazanamazdı, insanlık kazanamazdı. Hakkını aramanın tüm damarlarını Gezi olmadan açamazdık. O sokağa Ali İsmail insanlık adına koşuyordu. Karşısına insanlıktan çıkmış eli sopalıların çıkacağını hiç düşünmemişti.

***

Sanıkların bir kısmı polis bir kısmı esnaf. Polisler Başbakan'ın Gezi saldırılarının destan yazan kahramanları olarak oturuyorlar. Avukatları müvekkilinin kendi kendine değil hiç de masum olmayan Gezi'ye karşı İçişleri Bakanlığı'ndan gelen emirle hareket ettiğini söylüyor. Vur emrinin nerden geldiğini kendileri söylüyorlar.

Fırıncılar da neden polisler değil de biz tutukluyuz derdindeler. Hükümette olduğu gibi birbirlerini yemenin eşiğindeler.

Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş davasındaki gibi korunan sanık polisler belinde silahla hala dolaşıyor. Devletin kanatları altındalar.

Sanıklara, Ali'nin avukatlarından ezber yapmadıkları yerden soru gelince suçlarını itiraf eden cümleler ediyorlar. Mesela ezberinde dürttüm çalışmış cümle içinde "vurdum" deyiveriyor. "Talimat almadan asla hareket etmeyiz" diyorlar. Yani öldüresiye vurun talimatını aldıklarını anlatıyorlar. Eylemleri nasıl dağıtırsınız diye soruluyor "anlatmasam iyi olur" diyor.

Sanıklar ve avukatları ifadelerinde devletin tüm baskı,  katil, katliamcı tavrını da açıkça ortaya koydular "müvekillerimiz aldıkları eğitimde öldürmeden nereye vuracaklarının eğitimini alıyorlar".

***

AKP yargılama gücünü elinde tutmak için her taklayı attı. Adalet böyle yaparsam tamamen benim elimde olur herkeste buna kapılır gider gibi delice bir fikir içindeler. Sen çalmış olan yargıdan kaçan evladına tüm devlet sisteminin varlığını adıyorsun da bu halk Ali İsmail gibi bir evlada büyük bir mücadeleyi adamaz mı? Davasını AKP'ye bırakır mı? Emri verdim diyen Başbakandan başlayarak hepsinin bu davada yargılanması için kendini ortaya koymaz mı? Koyar.