Başkanlık ülkenin üstüne çöreklendikçe iktidar, ülkeyi gittikçe ağırlaşan felaketlere atıyor. Yaşadığımız felaketler AKP iktidarında evrimleşti. Başkanlık ve iktidarı kaybettiği 7 Haziran'dan bu yana her gün, daha büyük bir acı, daha büyük bir facia eksik olmuyor. 

Ülke her gün toplu bir ölüme gözünü açıyor. En çok; en ezilen en sömürülen kesimler, işçiler, kadınlar, çocuklar ölüyor. Çocuklar büyük tehdit altında!

Çocuklara tecavüzü aklayanlar şimdi de Aladağ'da yanarak ölen yoksul kız çocuklarını ölüme sürükleyenleri aklayacaklar. Hatta bu felaketleri sürekli aklayacakları rejim değişikliğini yapmayı hedefliyorlar.

AKP’nin yeni anayasa hedefinde Meclis’e bile uğramayan kararnameleri Cumhurbaşkanı’na onaylatarak toplumu felç etmek var.  

***

Soma'daki işçi katliamına "fıtrat" diyen AKP ile Aladağ’daki çocuk ölümlerine “fıtrat” yaklaşımındaki Süleymancılar'ın yaklaşımı aynıdır. Bir habere göre cemaatin yöneticisi "Biz Süleymancıyız. Yurttaki kızlarımızın yanması Allah’ın takdiri. Onlar şehit oldu”  diye açıkça ifade etmiş. 

AKP çok büyük bir dikkatle cemaatin adını ağzına almamıştır. Ensar Vakfı'nı nasıl kolladıysa Süleyman Cemaati'ni kollayacağı ortada. Anlaşsa da anlaşmasa da muhalefete saldırmak, toplumu susturmak için cemaatler, AKP’nin et ve tırnak olmaya devam edeceği kesimlerdir.

Aladağ'ın ilçe milli eğitim müdürü başka çare bırakılmamış olan çocukların ailelerine cemaat yurduna göndersinler diye ısrarcı olması tesadüf değildir. Hükümet tarafından denetimsiz, korunmasız cemaat yurduna atılan çocukların son nefeslerinde tek sarılabildikleri yanlarındaki arkadaşları oldu.

***

Meclis Başkanı'nın ağzından laikliği anayasadan çıkaracağını ilan eden AKP'nin attığı adımların boyutu eğitim ile gün yüzüne çıkıyor. “Üzerinde çalışıyoruz” dedikleri yeni rejimin anayasası çocuklara daha şimdiden Aladağ'daki ölümleri getirdi.

Bu faciayı yaratan sürece "yeni anayasa süreci" denilemez. Ülkenin istemediği baskı, şiddet ve ölümlerle tek adam rejimine sürüklemek denilebilir. AKP ve MHP oturup pazarlık yaparak, seçilmiş parlamentoyu yok sayarak gizli bir anlaşma yapıyorlar. Ülkenin tarihini, insanını yok sayıyorlar.

***

Hilafet merakları her gün biraz daha şekilleniyor, bir an önce halifesini ilan edip törenini yapmak istiyorlar. 

Çocukların devlet yurdu yıkılır da cemaatin eline neden teslim edilir? Proje okullar adı ile yaptıkları da her yerde çocuklara Aladağ'daki yurt gibi okullar yaratmaktan ibarettir. Proje okul kapsamında bakan tarafından atanan okul müdürü "bütün okulların imam hatip lisesi gibi olması gerekir" diye ne yapmak istediklerini özetlemişti.

***

Ülke geleceği için “ne olacaksa olsun da kurtulalım” diye düşünen kesimlere sormak lazım, hala daha beterini mi bekliyorlar? Tuhaf ama ülkenin bu gidişle sonunda batarak düzelebileceğini düşünebiliyorlar. O yüzden “beter olsun” diye kendilerince güvenli köşelerinden yorum sallamaya devam ediyorlar. Böyle bir bekle-görcülük olmaz olsun. Beterin beteri beklenemez, büyük bir süratle, elde ne imkan varsa akıntıya karşı duranlara katılmak gerekir. Toplumun tüm ileri kesimlerine artık tereddütsüz öne çıkmak düşüyor. Hep birlikte öne çıkalım!

***

Muhalefetin durumun farkına varmamak gibi bir lüksü kalmadı. Hatta sol da siyasetsiz kalmanın ne kadar korkunç bir sonuca sürüklediği açığa çıkmış oldu. Başkanlığı 7 Haziran'da döndürülebilecek, durdurulabilecek büyük ve birleşik bir siyaset anlayışı ile çıkılabilirdi. O zamanlarda sandık karşıtlığı, kapitalizm karşıtlığı ile ifade edilen siyasetsizlik şimdi ağza alınamıyor, hatta ne menem bir yaklaşım olduğu eleştirileri çoğalıyor.

***

Hilafet ve laiklik çelişkisi, parlamento ve tek adamlık çelişkisi büyüdükçe CHP'yi konu dışı ele alarak, kahraman olmak isteyen sol tutum da geriledi. Ama tutarlı ve sistemli bir şekilde CHP’yi katan muhalefeti büyütme değerlendirmeleri devam etmelidir. Şimdi CHP ile yapılan birlik zeminleri, mitingler sol siyasette önemli bir yere oturuyor. Oturmak zorunda, HDP her seferinde CHP'ye boşuna mı çağrı yapıyor? Daha Selahattin Demirtaş tutsak olmadan önce CHP'ye çağrı yaparak "Biz bu faşist bloğa mecbur muyuz ya?" diye öfkesini içten bir şekilde özetlemişti.

***

CHP gerçek sorun ve gerçek çözümden uzak, hiç bir etki yaratmamış olan "böldürtmeyiz" mitinglerini yaparken, doların 3,5 TL olması ile ilgili açıklama yapmak durumunda kalıyor. MHP ile yapılan gizli anlaşmaya söz söylemek durumunda kalıyor. En önemlisi dokunulmazlıkların kaldırılmasına hayır demiş olan milletvekilleri cezaevinde Demirtaş'ı ziyaret ediyor. 

Muhalefet cephesinden saydığımız tüm bu gelişmeler başkanlığa itirazların bir yerde örgütlü bir hale gelme ihtimalinin güçlendiğini gösteriyor.

***

Dolar yükselirken, OHAL uzatılmak istenirken AKP'den farklı açıklamalar geliyor. Kendi içindeki dalgalanmaları bir kenara yazalım. Ne dedi Erdoğan; "Yalnızlığımı biliyorum. Ama mücadelemi sürdüreceğim.” Yalnız ve kötü başkanlık, ama nereye kadar?