Ülke siyasetinin  gerilimi her gün AKP icraatları ile fazı arttırılarak devam ediyor. Bir konuya bir olaya bir olguya dikilip kalmaya gelmiyor. Tek hedef, çok bileşenli, çok yönlü, çok dinamik olmaktan başka çare yok.

Hiç boşa uğraşmayalım farklı adlar bulmaya, yegane sorunumuz ne yaptıysa ne ettiyse bir türlü Başkan olup kafasındaki halifelik törenini yapamamış olan zattır.

İslam adına ilan ederek otobüste bir erkeğin kadına şort giydiği için ölümcül tekme atmasından çok memnundur. Laiklik tekmelendiği için ağzını açmaz, keyfini sürer, ardıllarının haberini almayı bekler. Büyütmek için etrafındakilere her saniye sufle verir.

Bir süre önce vapurdan inenlerin kıyafetlerine bakıp rahatsız olduğunu ağdalı ağdalı bunun için anlatmıştı. Onun için Gezi’den ölümüne korkuyordu daha 15 Temmuz’un dumanı tüterken Topçu Kışlası’nı bu nedenle hedef göstermişti. İslami rejim kalıbına girmeyen, kendi yaşam seçimleri için militanlaşmış, başta şort giyen tüm kadınların kökü orada kazınsın.

İşte Ayşegül’e atılan tekmeye kadınlar sokağa çıkarak itiraz etti, tüm iletişim kanallarında yaygın bir tepki gösterildi. Tekmeyi atan ve serbest bırakılan saldırgan ile işbirliğini daha fazla sürdüremedi AKP derhal tutuklama kararı çıkarıp art arda açıklamalar yaptılar.

Bundan bir an olsun geri durduğundan değil mesele sermayenin dengelerini sarsıcı bir noktaya varabileceğinden içerideki savaş kışkırtıcılığını bir sonraki aşamaya bıraktılar. El-Bab’dan Suriye topraklarından kahramanlık hikayesi ile dönecekler, sokakta yaratacakları kaosu bunun üzerine dikecekler.

Gözümüzü kırpmayalım

Dikkatler bir saniye bile göz kırpmamalı. Her an elimiz böğrümüzde her an ortaya çıkacak imkanları kovalar durumda olmalıyız. Başta ABD’nin tutumu Irak’ın aldığı tavır BM’deki düştüğü vaziyet sürecin büyük çelişkilere düşeceklerinin verisini sunuyor. Suriye’de ateşkes dediler ama paylaşım dertleri kızıştı ve AKP bu kızışmanın tam ortasına atlayarak iki günde bir halkı, Kürt Halkı’nı haritadan silme ham hayalinin peşine düştü. Ve Kürt Halkı buna hiç aman vermiyor. Her yolu denediler sürekli kıvrandılar ama kendi “ittihatçı” dertlerinde muvaffak olamadılar.

Dünya lideri hikayesi bir kez daha ısıtılıyor pek tabiki de “sonuç olarak parlamentosuz bir biçimde neden Türkiye lideri kabul edilmesin” de demek istiyorlar. Bu gerilimin Suriye toprakları ile kalmayacağı Cerablus tarzında olamayacağı kesindir. AKP’nın bu savaşı körüklemek için bir kez daha ılımlı muhalefet olarak sunduğu ÖSO aslında her an IŞİDleşecek büyük bir tehlike olarak karşımıza çıkabilecektir.

Kanunsuz kararnameler

Cumhurbaşkanı yönetiminde toplanan Bakanlar Kurulu sonucunda OHAL ilan edildi ülke Kanun Hükmünde Kararnameler ile yönetilir hale getirildi. KHKlar ile her an ülkenin ikinci partisini kapatılabilirler. Hukuka uygun mu, tabiki değil. Meclis denetimi veya genel olarak işleyişi gözümüzün içine baka baka lağvediliyor.

Anayasa Mahkemesi kararına “saygı duymuyorum” diyenden “Allah’ın lütfu” olarak gördüğü darbeden sonra Anayasa’ya uygun hareket etmesini beklemek bu saatten sonra ciddi bir hata olur. Sanmıyorum bu hatayı gerçek AKP karşıtları yapmaz, yapamaz. Bu nedenle CHP sadece AYM itirazı ile yetinirse yine ayağına kurşun sıkmış olur.

Parlamenter sistem böyle böyle aşınmış olacak, ne olacak sonu? Sürekli kanunsuzluk, sürekli kaos ortamında adına başkanlık dedikleri islami rejimi  kafalarına estikleri gibi her fırsatta  sürekli kılmak isteyecekler.

Gayet fütursuzca bu akıl dışılığa bağlılar fakat muvaffak olamayacakları aşikar. Her şeyden önce düzene, günümüzün dünyasına bağlı egemen düzene zorunlu ihtiyacı olan sermayeye takılacaklar. Toplum Kürt Halkı’nın haklarına aldırmayacak kadar taraflaştırılabilir ama istediği gibi yaşama ve giyme kısmından o kadar kolay mahrum bırakılamaz, denenmiş ve defalarca buna izin verilmemiştir.

Gezi’de yandığı gibi AKP’nin her dilini uzattığında başı yanar, her seferinde yüzde yüz yer yerinden oynar.

En iddialı olduğu sandıkta yenildi sandığa düşman kesildi

Erdoğan’ın yüzdesi ülke hakim iklimi yüzünden artmış olabilir. Ama emin olunuz  sarayın seçime karşı büyük bir antipatisi, ideolojik olarak seçim hukukunu ortadan kaldırmaya and içmiş görünüyorlar.. Neden? Son olağan koşulların seçiminde yani 7 Haziran’da yere göğe sığdıramadıkları sandığa dayalı “milli irade” nin alaşağı edildiğini gördüler AKP’nin iktidarının alaşağı edildiğini gördüler. Türkiye toplumunun gayet geliştirebilir olan tavrını başka nerede arayacağız allah aşkına? Bu toplum muhalefete kendini göstermek için başka ne demelidir ki? Bu nedenle bugünkü çözümün dayanak noktası da buradan kurulmalıdır.

Halka en ufak bir şekilde baskı ve korku olmadan  sorduklarında anda yerle yeksan olacaklarını tarihin çöplüğüne fırlatılacaklarını biliyorlar. Halkın yüzmesini engellemek için denizi sürekli dalgalı bulanık girdaplı tutmak zorundalar. Bu da büyük sorunlar büyük çabalar ve büyük bıkmalar büyük çarpışmaları barındıran bir gerçekliktir.

7 Haziran’a kadar Başkanlık konusunu ortaya atanlara halk iktidarını durduracak bir yanıt vermişse bu kadar ölümlü bir sürecin örülmesine halk ilk bulacağı fırsatta ya da seçimde sağlam bir yanıt verecektir. En azından Türkiye seçim tarihi bize bunu söylüyor. Tek partili rejime halkın tavrı bir örnektir, mesela Tansu Çiller böyle yok olup gitmiştir.

Halk seçmediği belediye başkanları ile yönetilemez

DBP’li HDP’lilerin seçildiği belediyelere kayyum gidişatın kritik bir sonuçlarından biridir. Bunu “yeni belediye Başkan'ları” diye duyurmaları ayrı bir rezilliktir. Kürt halkının ülkenin %13’ünün seçerek yolladığı vekillerle Meclis'te uğraştıkları yetmedi birer birer büyük oranlarla kazanılmış seçilmiş belediyelerin seçim sonucu ortadan kaldırıldı. Genel seçime darbe vurarak 1 Kasım’a gittikleri gibi yerel seçime de bir darbe indirerek ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Halka “seçme ve seçilme” diyorlar.

Bir Zaman “ovadan gelsinler Meclis'te siyaset yapsınlar” dedikleri  halka şimdi bunu diyenler dönüp o kadar kolay “hendek” hikayesinden tutturamıyorlar.

Bölgeden onca cenazesi gelen halkın tavrı büyüdüğünde sağlam bir tokatı da oradan yiyecekler.