Sur’da Cizre’de taş taş üstünde kalmamıştı, büyük şehirlerde bombalar kesilmiyordu, Kilis’e yağan bombalar savaşa sürüklüyordu, IŞİD’in nerden hortalayacağı belli değildi...

Ülke 15 Temmuz’a böyle sürüklendi,darbeye böyle zemin hazırlandı. AKP’nin 15 Temmuz’a yol verdiği en azından saatlerce haber vermemiş ve Başbakan’ın sorusunu yanıtsız bırakmış MİT başkanından biliyoruz.

Darbe sonrası itirafları da duyduk; “Allah’ın lütfu” “Rabbim bizi affetsin” ve Burhan Kuzu’dan inciler. Kelimelere takılacak bir durum yok, bayağı bir maddi temeli olan yargılanmalık itiraflar olduğunu hepimiz biliyoruz.

Darbe sonrası, esasen darbe ötesi, AKP’nin “yeni inşa” dediği süreçte, Erdoğan’ın isteğini ifade eden kararnamelerle ülke yönetiyorlar. AKP ana aksını idamla, Topçu Kışlası ile, Avrasya politikası ile kuşatırken, meclisi etkisiz kılmanın bir yolu olarak HDP’yi dışarıda bırakacak bir formülü tutturmuş oldu. Kürt sorunu dendiğinde sağcılar için yine akan sular duruyor. Buna birinci sıradan Çiller ve Ağar da katılıyor. Nasıl da hortluyorlar, nasıl da iştahları kabarıp mezarlarından koşuyorlar.

Ve AKP bildik yöntemleri ile “meclis neden çalışmıyor” gerilimini de atlatmış oldu. Bir açıdan da muhalefetle yürümeye eli mahkum, batıya veya içerideki burjuvaziye bu görüntüyü vermesi gerekiyor.

Erdoğan nezdinde yargılanma ihtimali ne zaman ortadan kalkar ve halife olarak ne zaman ilan edilirse sürecin tepetaklak gidişi o zaman sona erer.

Bu bir inşa süreci değil cumhuriyetin alaşağı edilmesidir. Uçurumdan aşağı atılmak istenmesidir. Kendisine dönecek yeni ve tehlikeli bir engel çıkmadan süratle sonuçlandırmak istiyorlar. Erdoğan 15 Temmuz’un dumanı tüterken Topçu Kışlası’nı ortaya neden attı? Gezi’yi savunanları bir arada görecek, darbeye karşı topladığı kalabalıklarla karşı karşıya getirmenin imkanını yakalayacak. Gezi’yi yıkılması gereken toplumun nihai kalesi olarak görüyor.

Bir başlıkta bitirmiyor dört koldan bastırıyorlar. AKP 15 Temmuz’u yapan generallerin Sur’u bombalayan generaller olduğuna kendisine yönelen bir tehlike olmasına rağmen gözlerini kapatmak durumunda kalıyor. İttifakları gereği Kürt Halkı’na atılan bombaların kendisine döneceğini bilse de faşizmin kuralı gereği geri duramıyor. Demirtaş’ı tutuklamak istiyor HDP’nin büroları basılıyor gözaltında kayıp Hürşit Külter’e 79 gündür cevap vermiyorlar.

Bu durumda kati surette yumuşamadan bahsedilemez. Muhalefeti bir yumuşama bir uzlaşma çıkarsamasına sevk etmiş olan birlik HDP’ye yapılanlar doğrultusunda koca bir yalandır. Sözüm ona darbe karşıtları Kürtler’e saldırarak bir darbe gücü toplamış olanlara HDP’yi dışarıda bırakarak nasıl karşı olmuş oluyorlar?

CHP bu sürece dahil mi ya da değil mi bu aşamada uzun uzadıya nefes tüketeceğimiz bir mesele değildir. Laikliği er veya geç savunmak zorunda olduğunu anlayacaktır. Dikkat ve gücü toplamak için etkin ve gittikçe tekleşen iktidara dönmek kaçınılmazdır.

İdam konusunu hep canlı tutuyorlar. Avrupa ile bir yere kadar ters düşülebilirler ayrılmak çok su kaldıracak bir durumdur. Ama idam söylemi ile Kürt Halkı’na saldırmak iç savaşı körüklemek derdindeler.

Meydanı o kadar boş görüyorlar ki itirafçıları her gün ekran başına dizerek kendilerini cematten ayırabileceklerini aklayabileceklerini düşünüyorlar. “Cemaatten temizliyoruz” teranesi ile her yerde muhaliflere gözaltı ve tutuklama terörü uyguluyorlar. Gidebildikleri yere kadar gidecekler.

Aslında alnı secdeye değenlerin kendi taraftarına da nasıl bir kıyım uygulayacağını halk gördü. Halk aralarındaki gerilimle ülkeyi nasıl uçuruma sürebileceklerini de gördü. Suçlarını kabul edip af dilediklerini de gördü.

Bunların üzerinden atlanamayacağını göreceğiz.