Kilis’teki bombaların akıbetini dikkatlice ele almak gerekiyor. Muhalefet bu tehlikeli gidişi belirlemek için önüne bir hamle, bir açıklama koyuyor bile değil. AKP ne diyorsa o kabul görmek mecburiyetinde bir hava hakim.
Valinin ’abdestsiz dolaşmayın’, ’süpermen değilim roketi havada yakalayamam’ ve ’roketler yer çekimi kanunu nedeniyle düşüyor’ şeklindeki dehşete düşüren trajikomik açıklamalarını CNN Türk de dahil olmak üzere bütün medya ciddi açıklamalar olarak veriyor. Halkın tek koruma aracı gökyüzüne bakarak dolaşmak şeklinde anlatılıyor.
Bomba patlıyor, ortalık toz duman, o sırada orada (hangi cihatçı anlaşmasını yapmak için bulunuyorsa) bulunmakta olan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan kabus gibi çıkıp bir kez daha devletin gerekenleri yaptığını anlatıyor. Hiç acımadan zihinlerde konu “elden ne gelir” aklına bağlansın istiyorlar. Bombaların doğal afet olduğunu anlatan broşürler dağıtıyorlar. Kilis halkı da korkmaktan, ölümlere ve yıkılan şehrine gözyaşı dökmekten başka bir şey yapamıyor.
***
Bu sürecin Kilis ile kalmayacağı, kalamayacağı bilinmelidir. Sonunda Suriye’de savaşın ortasına düşmekten kaçınılmadığı hesaba katılmalıdır. Hikayenin başındaki ünlü ses kaydını hatırlayalım ne diyordu Hakan Fidan "Suriye'ye savaş için bahane lazımsa, ben 4 adam gönderirim oraya, 8 tane füze fırlatırım, gerekçe olur". Onlara göre Kilis’e bomba yağmış ölümler olmuş nedir ki?
Hükümetin genel ve uzun anlamdaki dış siyasetinin bir sonucu olduğunu anlatmak soyut, uzak ve yavan bir söylemdir. Suriye’deki emperyalistler arasındaki anlaşmada IŞİD karşıtı dizilime AKP istemese de katılmak durumunda kalmıştır. Kürtler’e düşmanlıktan asla vazgeçmeyen, bundan prim yapan, HDP dışı meclis muhalefetini de bu konuda yanına katan AKP politikasını sürekli yenilemiştir. Cihatçılarla (El Nusra, Ahrar) nam-ı diğer “ılımlı muhalefet” ile ortaklaşarak, cihatçıları sistemli yerleştirme planı ile güncellemiştir. IŞİD’den ne farkları var diye sorabilirsiniz, haklısınız hiçbir farkları yok. Bir de IŞİD buna kızıp cevap vermez mi diye sorabilirsiniz bunda da haklısınız zaten bunun tehditlerini açıkça yapmaktadır.
***
Hiçbir savaş çekincesi olmadan Suriye’de bir sözüm ona “güvenli hat” denilen bölgeyi oluşturmak için her yol denenmiş ve bugüne gelinmiştir. Erdoğan dilinden hat oluşturma konusunu düşürmemiştir.
Bölgedeki emperyalistlerle tüm pazarlıklar bu hat oluşturma üzerine kurulmuş, ABD ile defalarca denemeler yapılmış son olarak da mültecilerle ilgili olarak Almanya ikna edilmiştir. Hatta Kut-ül Amare konusu da bu konuya paralel düşünülsün diye ortaya atılmıştır. Hem bölgede Kürtler’in (PYD) IŞİD’i yenerek ilerlemesinin önüne geçmek hem de bölgede yer tutmak için bitmek bilmeyen savaş hırsı ile hareket edilmiştir. Artık buna ülke sınırları da dahil edilir noktaya gelinmiştir. Kilis’e ne olur ülkeye ne olur umurlarında bile değildir.
Kilis, halkının da ifade edebildiği kadar “gözden çıkarılmış” bir yer haline gelmiştir. Cihatçıları yerleştirmek için gözden çıkarılmıştır. Nasıl ki Kahramanmaraş’ta ilan ederek Alevi toplumunu tehdit eder şekilde cihatçıları yerleştirmek istiyorsa bu daha fazla Kilis için de söz konusu hale gelmiştir. Halk göç ettirilme noktasına gelecek ve ünlü Azez-Cerablus hattına cihatçıların kontrolünde bir nokta yaratılacak. Bunlar oluyor iken savaş da kaçınılmaz hale gelirse Kilis’te olduğu gibi “elden ne gelir” anlatılacak. Savaş halindeki bir ülkede diktatörlük kaçınılmaz kılınacak. Fidan diktatöre vaadini yerine getirmiş olacak.
***
Kilis’i düzenli ve her seferinde ölümleri artıran bir şekilde bombalayan IŞİD bu nedenle daha fazla tehlikeye dönüşmüştür. Tüm gazetelerde yayınlandı, IŞİD Suriye’deki camilerinde Gaziantep ve Kilis’e büyük saldırılar yapacağının hutbesini verdi. IŞİD’in saldırıları sonucu Avrupa’da, büyük şehirlerdeki katliamların benzeri Türkiye için de tehdit haline geliyor.
Ama bu aşamada bile AKP hem IŞİD’i kollamak hem de yenilen devlet pozisyonunu gizlemek için çok usta olduğu şeyi yapıyor; durmaksızın kamuoyunu yanıltıyor. Bomba düşüyor anında yandaş basında “yüzlerce IŞİD’li öldürüldü” diye anlatıyor.
***
Eklemek lazım, bu politikanın tam tersini ABD savunuyor. ABD, Azez-Cerablus hattında cihatçıların değil PYD’nin olmasını istiyor. AKP nerede ve nasıl bu konuda ABD ile çarpışacak ayrı bir değerlendirme konusudur.
Cihatçılarla bu kadar ortaklaşanların içeride Kürt Halkı’na saldırmaya devam etmesine “laikliği kaldıracağız” demelerine şaşırmamak gerekir. Asıl buna ortak olan ana muhalefete şaşırmak lazım.
HDP’li vekilleri komisyonda linç ederek dokunmalarına şaşırmamak gerekir. Suriye’de savaşa bu kadar meraklı iktidar meclis muhalefetini tamamen devre dışı bırakmayı başarırsa iç savaşı yaymış ve kalıcı kılar hale gelmiş olacaktır. Dikkatli olmak, sonuna kadar direnmek zorundayız.