Devlet, meclis, kürsüler, yollar, binalar, yasalar onun.
Tayyip Erdoğan’a bıraksan, yalnız kendi kalsın dünyada.
Gençlerin evlerini valilikle basmak konusunda bir kez daha açığa çıktı.
***
Yegâne meselesi genç nüfusun artması hatta patlama yapması.
Çoğalan nüfus ile büyük orduları olacak.Ortadoğu’ya hatta Amerika’ya ahkâm kesebilecek, gerektiğinde savaşacak.
Nüfusu doğuracak kadınların yaşadığı sorunların hiçbir önemi yok.
Cezalar affedildiği için durmaksızın kadın cinayetleri yaşanmasına aldırmaz.
Doğacakların nasıl geçineceği ile hiç mi hiç ilgilenmez.
Var olan nüfusun geçim derdi onun için gizlenmesi gereken bir konudur.
***
Üç çocuk dedi, dört dedi, beş dedi dedi. Her yer anında çocuklarla dolsun taşsın istedi.
Hatta otomatik büyütme makinesi icat edilsin, “üç beş” haftada hemen büyütülsün.
“Üç beş” kuruşla çalışmak zorunda olan binlerce genç olsun.
Dolmabahçe köşkünde her fırsatta “neden olmuyor” diye kükredi.
Kadınlar kürtaj yaptırmasın, hamile kalıp evlerinden çıkmasın, parası neyse verelim çalışmasın fetvaları verdi, verdirdi.
***
Bu işler kolay değil Başbakan? Sen onu Gezi’den bilirsin!
Her ülke gibi,her insan gibi, hepimizin farklı yaşam biçimleri var.
Geçmişimizle birlikte alıştıklarımız var.
Hiç mümkün olabildi mi başörtüsüne “yasak koyuyoruz” deyince yasaklayabilmek?
Her evin, her insanın alıştığı, bağlı olduğu, manevi bulduğu, kendini ifade edebildiği bir yaşam biçimi var. Dokunulamaz. Tartışılamaz.
***
Her insanı bir araya getirip sokağa, okula, meclise çıktığında da vazgeçilmezleri var.
Yürüyüş hakkı, açıklama yapma hakkı, derdini haykırma hakkı.
Taksim’i susturabildiler mi?
Cumartesi Anneleri’ni nasıl yerlerde sürüklediler, susturduklarını, bitirdiklerini zannettiler. Ama ilk fırsatta yeniden ayağa kalktı, direnmeye kaldığı yerden devam etti.
***
Genci, yaşlısı açıkça rahatsız. Başbakan içtiğimize, giydiğimize ne karışıyor?
Evleri basmak konusunda baş yöneticisi ve baş danışmanı ile bile ayrı düştü.
***
Genç üniversite öğrencilerini teşvikle evlendirmeye çalışırken, bir yandan evlerdeki yaşamlarına el uzatıyorlar.
Genç kadınlar bin bir zahmetle girdikleri üniversiteyi bırakacakanında çocuk doğuracak. Parayla değil mi?
Kendisimuhafazakâr demokratlık diye tanımlamaya çalışıyor ama düpedüz gözü dönmüş yobazlık.
Muhafazakâr kesimin bütününe seslenmesi bile çok zor.
Vurun Kahpeye filmi geliyor akıllara.
Gençlere yönelmesi de apayrı bir ayrımcılık.
***
İran olmaya özenenler olabilir. Bu bizi İran olmaya götürmez. Götüremez.
Türkiye bağlı olduğu, modern yaşamdan, özgürlüklerden vazgeçmeyecek. Bu iddia ve güç Gezi Direnişi ile çok net ayağa dikildi.
Bu makara geriye sarılamaz.
Kadın cinayetlerinde 2012 yılında 210 kadını kaybettik. Çok büyük kısmı boşanma hakkını kullanmak istediğinden ve koruma hakkını kullanırken öldü. Ölüyoruz.
Çalışmak, haklarını kullanmak istiyor. Evlere tıkılmak istemiyor.
Kadınlar değişen dünyanın, değişen kadınları olmaktan vazgeçmiyor. Sonunda ölümü görse bile vazgeçmiyor.
***
Gençler de evlerine, yaşam biçimlerine el uzattırmayacak.
Uzattırmayacağız. O kadar eminiz!