Ankara patlamasının ardından sırayla buz gibi açıklamalarını yapıp dediklerini tekrarlayacak papağanlarını ekranlara dizip çekildiler. Aziz Nesin oyunlarındaki diktatör bozuntularına benziyorlar. Herkes “beş ayda memleketin merkezinde nasıl üç bomba patlar” diye infiale kapılırken bunlar göğüsleri kabartıp böbürlenerek “süreç devam edecek” açıklaması yapıyor.

*

Başkanlık için 7 Haziran sonrası memleketi korkunç bir bahse soktular. Halka savaş ve ölümden başka verecekleri insanlık namına bir şey kalmadı. MHP bu ortama bayılıyor “sıkıyönetim” teklifi ile AKP’ye “az bile yaptın” demeye getiriyor.

Öyle bir batak içindeler ki hem Ortadoğu hem Kürt Sorunu konusunda ağızlarından hayırlı bir şey çıkamıyor. Yandaş eli ile “alışın” diyor “böyle yaşamaya, yaşamamaya, ölüm korkusu altında ağzınızı açmamaya” demeye getiriyorlar. Biliyorlar ve korkuyorlar en ufak bir yol bulsa toplum biriken öfkesi ile “yerin dibine batsın başkanlığınız” diyen kardeşimiz gibi patlayacak. 7 Haziran’dan beridir hep ölüme hazırladılar, yaşam diyene hunharca saldırdılar. Saldırganlarına hukuk tanımayın fetvaları çıkardılar.

*

Toplumun üstünde sürekli “ağzını açanı yakarız” kılıcını sallandırıyorlar. Hem halklar arası düşmanlık hem korku ile iç savaşı her gün körüklüyorlar. Akademisyenleri tutukluyorlar, milletvekili tutuklansın diye Cumhurbaşkanı emir veriyor. Bir baskı şiddet ortamı klasiği hortluyor, yıllardır kutlanan Newroz Kürt halkına yasak ediliyor. Halk “hocaya vekile bunu yapan bize neler yapar” diye korku altında yaşasın istiyorlar. Cenazede “oğlumun katili bir vampir” diyen anneyi bile yakınları susturmaya çalışıyor. Toplum geride kalanlarını koruma sakınma tavrı içerisinde sıkışıp kalsın isteniyor. Bıraksan acılı anneye “siyasi rant için böyle diyor” diyecekler.

*

Her dönemin sağcıları, savaş siyasetçileri gibi AKP’nin de bu dönemde yegane kalkanı Kürt sorunudur. Ortalığa “terör” kavramı atılıp da “devlet temizlik yapıyor” denilerek yarattıkları iklimde her türlü mikroplarını yaşatma imkanı buluyorlar. CHP’nin harekete geçememesinin kolunu kaldıramamasının temel sebeplerinden birisi de budur.

Solun bir kısmı da bu zehirli gazın salınımından etkilenmektedir bir türlü bağışıklık geliştirip doğru tavrı alamamaktadır. Kürt Sorunu’nda yanlış yerde durmaktan erken teşhis erken müdahalede tarihsel imkanların hem etrafından dolanmak tercih edilmiştir. Ne olursa olsun ortak mücadele imkanları sonuna kadar zorlanarak halkımızı yüreklendirmek içine akıttığı öfkesine adres olmak zorunluluğu ile karşı karşıyayız. HDP’nin CHP’ye “omuz omuza yürüyelim” çağrısına olumlu yanıt verilmelidir. Yarın bir gün savaş ciddi bir boyuta geldiğinde CHP topluma dönüp bir şey anlatamaz ve kabul ettiremez bir güç haline gelecektir.

*

Ankara’nın orta yerinde bombalar patlarken Şırnak’ta Mehter Marşı çalınarak bombalar patlamaya devam ediyor. Sonra Nusaybin sonra Ankara sonra Şırnak sonra İstanbul devam etsin istiyorlar. Suriye’de Kürt halkı kendi yönetimi ile ilgili federasyon kararı alıyor AKP tehditleri savurmaya devam ediyor. Halkların evlatları birer birer düşerken “bize bir şey olmaz” pişkinliği ile oturuyorlar.

Sur’da Diyarbakır Cezaevi uygulamalarını hatırlatıyorlar, duvar diplerinde çıplak erkekler diziliyor, cenazelerin üzerinden tanklar geçiriliyor, toprakla bütünleşen insan bedenleri sergileniyor. Hem Ankara’da kaybettiklerimiz hem Kürt illerindeki halka yapılan zulüm unutulacak gibi değildir.

*

Alışmıyoruz dediğimiz anda zaman başka türlü işlemeye başlıyor. Bu nedenle “Savaşa Hayır!” diyenler kenetlendi diye ilan edildikten sonra süreç böyle devam edemeyecek. Çok canımız gitti bir kişiyi kaybetmeye tahammülümüz yok. Fakat dik durup korumamız gereken milyonlar ve insanlığımız var. Her an her yerde ortaklaşıp, milyonları ve halkları korumak, demokrasi için direnmek zorundayız.