8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlar AKP’nin yasaklarını dinlemedi, pek çok ilde meydanlar kadınlarla doldu taştı. Sözünü meydanlara taşıyan kadınlar,günün anlamını ve aklını işliyordu. AKP’nin polisi alçakça saldırırken 8 Mart’ın toplumun gelenekselleşen yaşamı ve kutlamaları arasına yerleştiğini gördük. Pek çok kamu ve özel kurum 8 Mart’ta kadınlara önem verme çabasına ve yarışına girdi.Bu tablo, bu tarihselliği yaratan kadın kurtuluş mücadelesi tarafından her güne her köşeye yayılması için bir imkandır.

***

Devlet de 8 Mart’ı kutlamak durumunda kalıyor. Cumhurbaşkanı da kendi kendine kutluyor, konuşuyor. 8 Mart’ın dünya çapında bir toplantı sırasında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) 1910’da, Sosyalist Kadınlar tarafından,Clara Zetkin’in önerisi ile karar altına alındığını,biliyorlar veya bilmiyorlar. Hakikaten acınacak durumdalar, Erdoğan kalkmış 8 Mart’ta kadınlara erkeklerle eşit olmadığı lafını etmeye çalışıyor. Cevabını ziyadesiyle aldı diye düşünüyorum.

***

Kadınların meydanlara akın etmesinin en önemli nedeni erkek egemenliğinin, güncel olarak AKP türleşmesi ile ilerletilmek istenmesidir.Ele geçirdikleri medyadan Nazi'lerin megafonlarda yayın yapması gibi “çocuk doğurun, kahkaha atmayın, sokağa çıkmayın, boşanmayın, erkek-kadın eşit değil..” diyerek susmak bilmemeleridir.

Açıklamalarının birkaç adım ötesinde IŞİD’in Ortadoğu’da kadınlara uyguladığı yöntemler duruyor. Niye Diyanet’in dokuz yaşındaki çocuklara şehvet duyulması hakkındaki fetvaları ortalığa saçılıyor? Hilafeti önüne koymuş olan güruh işe kadınların haklarını alçakça inkar etmekten başlarken ezilenlerin en ezileni küçük yaştaki kız çocuklarına göz dikmekten de geri duramıyor. Erdoğan “batı değil bize uygun yöntemler” derken başka ne öneriyor olabilir?Halbuki memleket gerçeğini meydanlara dökülen kadınlar, ölmemek için koruma yasası hakkını kullanan kadınlar, kadın cinayetlerinde annelerini kaybeden çocuklar, kaybettiklerinin davası için direnen aileler oluşturmaktadır.

Başörtülü kadınlara ne yaptıklarını da gördük. Erdoğan’ın Gezi Direnişi’ne katılanlar için “baş örtülü bacılarıma saldırdılar” lafının yalan; birkaç gün önce başörtülü kadınları yerlerde sürükleyip kanlar içinde bırakan gerçek saldırganın AKP olduğu da ortadadır.

***

Kadınların tepkisinin kitleselleşmesinin bir başka önemli nedeni de savaştır. İçeride ve dışarıda savaş, batıda patlayan bombalar ezilenler için daha da acımasız sonuçlar yaratıyor. Kürt illerinde katledemedikleri halkı çırılçıplak soyup duvarın önüne diziyorlar, bir faşizm klasiği gözümüzün önünde duruyor. Bu nedenle batıda 8 Mart’ı kutlamak için Kadıköy’de toplananlara polis “sen git erkeğin gelsin” diyor.

Erkek egemenliği kafasını savaş deliğinden çıkarınca kadınlar sokak ortasında ölüyor, diri diri yakılarak öldürülüyor, cansız bedenleri alçakça sergileniyor. Asla ve asla bu görüntü olduğu yerde Kürt illerinde kalmıyor. Batıdaki kadınlara türleşmiş, katmanlaşmış ezilme biçimi olarak geri dönüyor.Koca bir 7 Haziran seçim süreci yok sayılıp savaş gündeme geldiğinde,yasa tanımazlık arttığındakadın cinayetleri de artıyor, genç kadınlar için tecavüz, cinsel saldırılar en yakınına, evinin dibine, okuluna varana kadar yerleşiyor. Bu nedenle bilelim ki Kürt Halkı’na açılan savaş hepimize açılmıştır. Direnmek hepimizin boynunun borcudur.

***

Düşmanı bilmek, tariflemek, hedeflemek direnişimizi daha güçlü kılacak, sürekli ve sistematik bir hale getirecek. Kendi servetini halife haline gelerek alabildiğine çoğaltmak isteyen saraya karşı mücadele şarttır. 8 Mart’ta kadınların yaşam mücadelesi, tüm orta çağ laflarının üzerinden çığ gibi geçmiştir. Kadınlar yaşam ve özgürlükleri konu olduğunda söz hakkının kimde olduğunu göstermiştir.

***

Ne diyordu Diren (Suffragette) filmindeki kahramanımız “….sizi kimse dinlemez. Dünyada bir hiçsiniz” diyerek ona işbirliği teklif eden polise “Reddediyorum…Ne sizden değerli ne sizden değersizim. Özgürlükleri için savaşmak erkeklerin hakkıysa kadınların da hakkıdır…”.

Dünyanın yarısıyız, dünyada söz hakkının da yarısıyız, kudretimizin farkındayız. Feodalizm o kadar gerilerde kaldı ki, ortaçağa özenenlerin bırakınız adımıza konuşmasını yan bakmasına bile tahammülümüz yok.