Sokağa çıkma yasaklarının geldiği son nokta Cizre’de “vahşet bodrumu”nda yaralıların ölüme terk edilmeye çalışılmasıdır. Erdoğan’ın başkanlık elde etmek için çıkardığı savaşının son noktasıdır.

Yedi insan tüm çabalara rağmen devletin bombardımanı, ambulans engelleri altında hayatını kaybetti. Bir takım aymazlar hala “doğru mu acaba” diye AKP açıklamalarının peşine takılıyor. Günlerdir bağlantı koptuğu için güvenilir kaynaklar da diğer yararlılarla ilgili bilgi alamaz bir noktaya gelmiş durumda. Tüm çabalar herkesin gözü önünde toplu bir katliama varmamasıdır.

Yaralıların “su” diye inleme sesleri yankılanırken Nuri Bilge Ceylan’ın “Bir Zamanlar Anadolu”da olduğu gibi diri diri insanlar toprak altında yitip gitmemelidir. Tüm derdimiz tasamız faşizm “bunu da yaptık” diyerek kendini bir şey sanmasın üzerinedir.

AKP’lilerin gözü dönmüş düşmanlıklarını bir kenara bırakırsak Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız bölgenin ve ilin seçilmiş vekili olarak yapması gerekeni yapıyor. Sonuna kadar halkının yanından ayrılmıyor, an be an toplumu habersiz ve ilgisiz bırakmıyor, göğsünü siper ediyor.

Yaşanan, devletin ne meclis, ne seçilmiş milletvekilleri, ne belediye başkanları ile alaka kurmadan, yasaları çiğneyerek uyguladığı sokağa çıkma yasaklarının sistemli katliamlara, cenazeleri yok etme politikasına dönüştürülmek istenmesidir. Buna karşı topraklarını terk etmeyen halka gelmiş geçmiş en beteri diye anılan soykırım yöntemi ile saldırılmasıdır. En insanlık dışı yöntemler bulunarak cezalandırılmak istenmesidir. Dersim katliamı, Diyarbakır Cezaevi, 90’ların kayıplarını aşan bir inkar ve imha sistemli hale gelsin isteniyor.

Gelinen bu aşamanın en çıkarcı en vicdanları hortumlanmış kesim dışında AKP ve çevresinde istediği karşılığı bulduğunu düşünmüyorum. Mahsun Kırmızıgül’ün çıkışı Bülent Arınç’ın FP dönemindeki bölünmeye benzetilen çıkışı göze görünen, gündeme gelen örneklerdir. Tartışmanın Dolmabahçe Mutabakatı’na dönmesi de boşa değildir. Erdoğan nezdinde son deneme yapılmış başkanlık reddedilmiştir o saatten sonra “Kürt sorunu yoktur” ortaya atılmaya başlanmıştır ve bugünlere taşınmıştır.

Her şeyden önce gündemde tutulması ve yaralıların alınması için sonuna kadar her türlü çabayı göstermek zorundayız. Elimizde hangi aracımız varsa onunla sonuna kadar feryat etmekle yükümlüyüz. Eylem, açıklama, yazı, konuşma, miting, birlik...

AKP’lilerin en büyük derdi üst üste gelen acı haberler arasında kaynasın, alışılsın unutulsun. Bodrumdaki kardeşlerimizin yaşamda kalmaları için alarm vaziyetinde olunmasından korkuyorlar. Her an toplumun önüne daha ağır saldırılarla çıkmayı hedefleyebilirler, her şey ama her şeyi yapabilirler.

AKP’nin baskı ve korkutma silsilesine dayanamayan ana medya pek çok konuda olduğu gibi Cizre için de “Allah Allah ne oluyor acaba orada?” şeklinde bir uzaylı gibi davranmak istiyor. Haber veriş şekli Erdoğan'ın açıklamalarına Davutoğlu’nun açıklamalarına göre şekilleniyor; “yaralı olduklarını bilmiyoruz, yaralılara seslendik çıkmadılar…”. “Çocuklar ölmesin” cümlesinin bile arkasında duramayan medyayı ne yaparsın ne bekleyebilirsin ki?

IŞİD’in elinden sözüm ona rehineleri kurtardığını aylarca anlatan yere göğe sığdıramayan Davutoğlu’na bakınız, kendi ülke sınırlarındaki yaralılarla ilgili Erdoğan ile köşe kapmaca oynuyor. Keskin nişancı yalanına tutunmaya çalışıyorlar. Tüm bu belirsiz açıklamalar onların suçlarını bir kaba sığdırıp rahat olamadıklarının, gittikçe zayıf düştüklerinin emareleridir.

En son aşamada Demirtaş “Cizre’ye gideceklerini ve yaralıları almak için sağlık ekibi ile girişimde bulunacaklarını” ifade etti. Bundan önce #sağlıkkoridoruaç denilerek yaşamdan yana sağlıkçılar girişimde bulunuldu, anneler beyaz bayrakları ile yaralıların olduğu yere çok yaklaşarak bir girişimde bulundu gözaltına alındılar. Devletin kurtarılmalarını engellediği her açıdan ortadadır.

Diktatörlük yolunda faşizm bildiği yöntemleri deniyor, suçunu örtbas etmek, 90’larda gözaltında kayıplar veya Naziler’in cenazeleri yakması gibi yöntemler peşindeler. Bir kez daha tarihten bir halkı bedenleri ile birlikte toptan yok etmek istiyorlar. Gözaltında kaybederek değil, göz önünde cenazelerin alınmasını engelleyerek yapıyorlar, cenazeleri kaçırarak yapıyorlar. Ama bilmiyorlar ki evlatlarını kaybeden bir halktan korkacaksın yüz yıllar geçer ama o bedenler hiçbir zaman unutulmaz, başka evlatların derdinin anaları olurlar, gözyaşları hiçbir zaman kurumaz. Tarihin tekerleği bu gözyaşları ile döner.

Kürt halkı tüm katliam tarihlerinden daha fazla güçlenerek daha fazla politikleşerek çıktı daha fazla acımasız olduğunu andığımız bu süreçten daha güçlü çıkacağı bir gerçektir. Bunu bilesiniz!