Hakkari’de bulunan bir çok bölge sivillere kapatıldı. Ne kadar süreceği belirsiz olan yasakla operasyonların artacağının işaretleri verilmiş oluyor.

Köyüne dönmek isteyen halk hiç bir yanıt alamaz durumda. Sadece köylere giriş yasaklanıyor, gerisi ne olacak belli değil. Çiftçilik yapan, herşeyi köyünde olan halk ekmeğinden ediliyor, yeri yurdu yasaklanıyor.

Şemdinli operasyonunun bitirildiği belirtiliyor fakat savaş hazırlıkları bitmek bilmiyor. Savaş çığırtkanlığı bitmek bilmiyor.

Operasyon sonucunda kaç ölüm olduğu gizleniyor. Devlete göbekten bağlı hale getirilen medyadan sınırlı açıklamaları öğrenebiliyorsunuz.

“Devlet operasyonda haklı bu nedenle devam etmelidir, zaiyatı fazla değildir” bakış açısı verilmeye çalışılıyor.

Basından gizlenen 3 ayda 150 askerin ölümü üstü kapatılan başka bir gerçeği gösteriyor.

AKP nereden nereye? Demokratik açılım, Oslo görüşmelerindeki dialog zemininden ölüm sayısı çarpıtılan ne zaman ve nereye vardırılacağı belli olmayan tutuklamalar, operasyon ve ölümler.

Hükümet AHİM kararlarını da işkenceciyi korumak için hükümden saymıyor biliyorsunuz, ödediği cezaları bile yok sayıyor. 90’larda uygulanan karanlık siyaset sonucu köy boşaltma, köyleri yakma ve halkın mülklerine el koyma yüzünden defalarca ceza almış bulunuyor.

Yaşanan bu gelişmelere acil bir siyasi çözüm için önce BDP ardından CHP’den meclisi toplama çağrısı geliyor. AKP ve MHP meclisi toplamamakta kararlı, “PKK yüzünden meclis toplamam” açıklamaları yapıyorlar.

-Peki sen PKK’yi gerekçe göstererek her yeri bombalamıyormusun? Sen katil diye ilan ederek Esad’a karşı Suriye siyaseti için her türlü toplantıyı ve görüşmeyi organize etmiyormusun?  İşin içinden çıkamadığında siyasi toplantılar için ülkeler arası gitmiyormusun?

-Şimdi ne oldu? Mecliste ortaklaşma değil kendi hükümdarlığını yürütmek isteyen AKP köyler gibi meclisi de boşaltıyor. “Kimsenin siyasi fikrine kimsenin önerisine açık değilim” demek istiyor. “Kimsenin siyaset üretmesine izin vermem kendi vesayetimi işletirim” demek istiyor.

Bu memlekette verilen her oy demokrasi demektir, seçilen her vekil halkın siyaseti demektir. AKP hiç bir süreçte kendisi dışında halkın oyları ile seçilmiş vekillere ve halklara böyle bir demokrasi hakkı tanımadı. Seçilen vekillerin eskiden meclise gelme hakkı varken seçim yönetmeliğini ne yaptı etti değiştirdi ve seçilmiş vekillerin meclise gelmesini engelledi.

Bu gün de bırakınız tutuklu vekilleri serbest bırakmayı, meclisi tümden toplamayı gerek görmüyor. Kürt sorununu, hazır kuvvetlerine, tanka topa havale etmiş durumda.

Meclisin toplanmasına itirazlar sürerken Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün kaçırıldı, acil meclisi toplama çağrıları CHP ve BDP tarafından devam ettiriliyor. Açıklamalar şöyle gelişti;

 

Meclisin başkanı AKP’li Hüseyin Çelik’in açıklaması: “Bir kaç Mehmet şehit oldu diye meclisi toplamayız.”

Daha kaç Mehmet şehit olacak ki siz sonra meclisi toplayacaksınız?

 

AKP’li Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın açıklaması: “Bir milletvekilinin seçilmiş halkın reyleriyle parlementoya gelmiş bir arkadaşımızın.....”

Sayın Arınç kırk yılda bir doğru konuşmuşsunuz, fakat bu lafların hırsızlığını yapmayınız. Seçilen Kürt vekillerini alı koyarken size sarf edilen bu sözlere yandan yandan cevaplar vererek halkın oylarına vurdum duymazlık yapıyordunuz. Şimdi mi geldi halkın oyları aklınıza? Şimdi mi geldi halkın oyları ile seçilmiş vekillerin ne kadar kıymetli olduğu.

Daha ne laflar, twitterdan siyasete meraklı AKP’lilerden geliyor. İşte bunların karşısında Aygün’ün ailesinin söyledikleri akıllara çakılıyor.

 

Hüseyin Aygün’ün ailesinden açıklama: “...Kürt sorununun diyalog ve demokratik yöntemlerle çözümünden yana olan, işçinin, öğrencinin, Alevilerin tüm ezilenlerin hak arama taleplerine destek olan bir kişi olduğu pratiği ile tüm kamuoyu tarafından bilinen bir gerçektir. Şiddet karşıtı düşünceleri ile tanınan bir kişinin bu anlamda maruz kaldığı olaydan ötürü büyük üzüntü içerisinde bulunmaktayız. Türkiye'de yaşanan Kürt sorunu, Alevilerin sorunları ve tüm sorunların tek çözüm adresinin demokrasi olduğu bilinmelidir.”

Halklar çözümden yana. Kendi yakını bile gündeme gelse herkes için gereken çözümü dile getiriyor. Evlatlarını kaybeden anneler her zaman feryat ediyor “bu kan dursun” diyor.

Demokratik ve siyasi bir çözümü dile getiriyor.

Halkın köylerini ve meclisini boşaltanlar halkın oyunu kaybedip meclise gelemediğinde hesap vermiş olacak.

 

sibel050104@gmail.com /14.08.2012