Gezi bize direniş, ortaklaşma, siyaset konuşma geleneği kazandırdı.

Her gün bir Tayyip Erdoğan sözü ve her gün bir AKP uygulaması sokağa döken bir tepki yaratıyor.

*
TRT deki Ramazan Sevinci programında  Ömer Tuğrul İnançer'in ".... Hamilelerin sokağa çıkması terbiyesizliktir." sözü AKP'ye ait olan tipik bir kadın siyasetidir. AKP Kadın Kolları’nın açıklaması hiçbir biçimde bu gelişmeyi kadınlar lehine düzeltmemektedir. Her gün en ufak meseleye yorum yapan Başbakan’ın, Fatma Şahin’in tek söz etmemesi onayladıklarını net bir şekilde göstermektedir. Günlerce başörtüsüne saldırıldı diye Gezi Direnişi ile uğraşan Başbakan nerede?

İstiyorlar ki bundan sonra hamile kadınlar evlerine kapansınlar. Hatta tüm kadınlar evden dışarı çıkmasın.

Her yerden işine geldiği gibi işten çıkarma, kapatma, yasaklama, kınama, susturma uygulayan AKP elbette ki bu programları, konuşmacıları kendisi planlıyor.

Bu nedenle sakın teknik değerlendirme tuzağına düşmeyelim derhal siyasi değerlendirmelere dönelim.

*
Kadın evinde oturacak, AKP 'ye oy verecek, beş kere doğum yapacak, iş istemeyecek, aş istemeyecek, hak istemeyecek, boşanma hakkı demeyecek, ölümden korunmak isterse çaresiz kalacak. Özcesi nefessiz kalacak.

Korkunç ölümlere terk edilmeye askeri polisi, yasası mahkemesi, meclisi elinde olan hükümet tarafından terk edilecek.
Bu durumu hangi inanç, hangi hukuk, hangi siyaset, hangi toplum, kabul eder?
Kadınlarla ilgili doğumuna, kürtajına, hamileliğine bu kadar dil uzatmak ayıptır ayıp!

Siz önce kadınları ölümlerden kurtarma görevinizi uygulayın!

Fatma Şahin koruma yasası ile övünmesini biliyor. Uygulamaya gelince ne polis ne savcı bu memlekette dersini almış durumda.

Tehdit alan kadınlar ve aileleri koruma yasasına başvurmasını biliyor. Devletin kendisi korumuyor, korumak istemiyor. Beni koru diye gelen kadını itip bırakıyor.

Şimdi bu sözlerden sonra hamile kadının başına bir hal gelse devletin polisi savcısı der ki “hamile halinle sokakta ne işin var”.

O zaman yeniden yeniden hesaplaşacağız elbette.

*

Kadınlar, yüzyıllardır bedenleri ile ilgili her ne koşulda kalırsa kalsın ne yapacağını bilir ve yapar.

Günümüzdeki toplumsal gelişmeler hele de Türkiye’nin büyük Gezi Direnişi kadının konuşmasını, yazmasını, haklarına kavuşmasını, iş hayatına karışmasını, direniş hayatına dâhil olmasını elzem kılıyor.

Anneler en önde, hiçbir tarihsel dönemde olmadığı kadar. Direnişteki evlatları ile övünüyorlar. Biliyorlar ki gencecik insanların gerçek dinamiği ortaya çıktı.

Siz daha ne konuşuyorsunuz?
AKP sonunda hamile kadınları da sokağa döktü.
Ağaçlarını savunarak tüm yaşama sahip çıkan milyonların size verdiği dersi hala anlamamışsınız.

Bu büyük direniş hamile kadınlara dil uzatanlara da dur dedi.

Bir ağaç, bir park, bir rant sistemi, bir meydan ve kadınlar direnişin konusu olarak hayat buldu.
*
Ömer Tuğrul İnançer sözlerinin bir yerinde hamile kadınlar sokağa çıkmak isterse ancak eşlerinin arabaları ile çıkabileceğini söylüyor. Yani bir kere arabanız yoksa insan değilsiniz! Hiç değerlendirmelere bile alınmıyorsunuz.

Pekî eşinden ayrı kalmış veya annesinin karnındayken babasından ayrı kalmak zorunda olan evlatlara ne diyeceksiniz? Anne karnındayken taşeron sistemi yüzünden babasını işçi ölümünde kaybeden çocuklar ne olacak? Esenyurt’da AVM inşaatında oğlu anne karnındayken kaybettiğimiz işçi kardeşimiz Ahmet Yağal’ın minik oğlu Ahmet’e ne cevap vereceksiniz?

Reyhanlı’da ve Gezi Direniş’lerinde yayın yasağı getiren, Hayat TV’yi olmadık gerekçe ile kapatmak isteyen RTÜK bu konuyu ifade özgürlüğü kapsamına alarak bir anlamda savunmuş.

Nerden baksan tutarsızlık?

Nerden baksan halktan değil hükümetten yana.

Veremedikleri cevaplarda boğulup kalacaklar!