Devletin suçüstünde olduğu bir kez daha büyük bir facia ile ortaya çıktı.
Türkiye’nin dört bir yanından insanlık dışı koşullar nedeniyle devletin denetimindeki yerlerden ölüm haberleri geliyor. Cezaevlerinden, işyerlerinden.
276 kişinin kalması gereken cezavinde 1050 kişinin kalmasına zorlanmış. İnsanlık dışı koşullara mecbur bırakılmışlar.
Yakınlardan biri isyan ediyor “bile bile yaktılar!”.
Hükümet 196 yeni cezaevi yapılacağını açıklıyor; “Adalet sistemimde hiç bir düzenleme yapmam ben tutuklamaya devam edeceğim” diyor. 130.000 insan cezaevindeyken tutuklamaya devam edecekler.
Fakat tek bir kişi olarak Mehmet Ağar’ın lüks cezaevi uygulaması yaparken devlet çok düzenli. Hiç bir aksama olmuyor. Ona A’dan Z’ye tüm imkanlar seferber ediliyor.

 

Yargı Cemaat Elinde, AKP Başkanlık Derdinde
Haksız ve hukuksuz yere yapılan tutuklamalar konusunda bir düzenleme getirilse cezaevlerinin yarısı boşalacak.
Fettullah Gülen Cemaati ve hükümet arasında mal paylaşımı sürerken olan ölenlerin canlarına oluyor, topluma oluyor.
Bir de bu gerilimi ört bas etmek için herkese posta koyan kimseye boyun eğmeyen Başbakan, efendi hazretlerine çağrı çıkarıyor. Ne hürmet ne hürmet!
Kadın katillerini, işçi ölümleri yaşanan işyeri patronunu, kaçakçıyı, hak yiyeni tutuklamıyor bu hükümet ve gerilimi devam ettirdiği cemaat. Bu konuda zerre anlaşmazlıkları yok.
Onların anlaşmazlıkları oy ve mal paylaşımında.
Tutuklamaya durmaksızın devam ettikleri Kürtler, Devrimciler, HES’e karşı çıkan köylüler, öğrenciler, gazeteciler...
Şanlıurfa’da cezaevinde 13 insan çıkan yangında öldü. En küçüğü 18 en büyüğü 34 yaşında idi. İkinci isyanda 2 kişinin yaşamını yitirdiği iddia edilmiş. Şanlıurfa’dan sonra Adana, Osmaniye, Gaziantep’te de yangınlar çıkmış. Onlarca yaralı var.
Aylar öncesinden İnsan Hakları Derneği rapor yayınlamış açıklama yapmış cezaevi koşulları ile ilgili, yapmaya devam ediyor.
Bir yatakta altı kişi sırayla yatıyor. İncecik akan çeşmede yazın kavurucu sıcağında saatlerce sıra bekleyerek el yüz yıkamaya çalışıyorlar.
Şanlıurfa valisi açıklama yapmış: Kendi aralarında kavga çıkmış yatakları yakmışlar. Beş ilde onlarca insan arasında birden nasıl kavga çıkar? Halkı yanıltmak için en çirkin açıklamaları buluyorlar, hiç utanmadan sıkılmadan.
Halktan durmadan bilgi kaçırıyorlar, yalan dolan açıklama yapıyorlar.

 

Cezaevleri İsyanda
Büyük bir cezaevi isyanı gerçekleşti. Cezaevlerindeki insanlar canları pahasına cezaevlerinde dayanılmaz aşamaya gelmiş sıcaklar, kötü koşullar, kötü muamele gibi birçok devlet politikasına “yeter artık” demişler.
Bugün Adalet Bakanlığı’nın kendi verilerinde açıklanan cezaevlerindeki 520 ağır hasta için “yeter artık” diyerek isyan etmişler.
Ölümü göze alarak, devletin cezaevlerinde bulunan tutsakları insan yerine koymamasını durdurmak için harekete geçmişler.
Slivri Cezaevi’ni pişkin pişkin gezen gazeteciler, başka cezaevlerinde durum nedir demeye tabi ki gerek görmediler. Onlar fırsatçı dünyanın fırsat kumkumaları. Şimdi bu tablo karşısında hükümetin açıklamasını nükteli bir dille nasıl anlatacağını mı uzun uzun düşünmektedirler?
Altı aydır hiç bir açıklaması yapılmayan son teknolojik uçaklarla 34 insan Uludere’de paramparça edilmişti.
Bir süre önce Esenyurt’da İstanbul’da 11 işçi yanarak can vermişti. Her gün bir başka ilden hatta TBMM’nin kendi bahçesinden işçi ölümü haberleri geliyor.
Engin Ceber de bu hükümetin bu cezaevi politikası yüzünden Metris Cezaevi’nde işkence görerek hayatını kaybeden siyasi bir tutsaktı.
Bu devlet politikası dört köşenden ölümcül haberler getiriyor bizlere.
Şanlıurfa Barosu’nun açıklaması şöyle: “Bu cezaevinde hayvanlar bile yaşamaz.”
Nasıl can havliyle yakınından haber almak isteyen anneler, kardeşler cezaevi kapısını yumrukluyor.

 

Dün 19 Aralık’da Bugün Şanlıurfa’da Diri Diri Yaktılar
En ufak merhamet etmeden yakınına feryat eden cezaevi önündeki insanlara gazlarla coplarla saldırıyorlar!
2000’de 19 Aralık’ta ‘Hayata Dönüş’ saldırısı ile cezaevlerinde diri diri yakan devlet politikası hala yaşatılıyor AKP Hükümeti döneminde, cemaatin adalet mekanizması kendi menfaatlerini zorlarken.
19 Aralık sürecinde Avrupa demokrasisinden medet umuluyordu. AB türkiye’ye gelerek F Tipi cezaevlerine onay verdikten beridir durum bu aşamalara geldi. Avrupa egemenlerinin demokrasisi hiç bir tarihte hiç bir halk için adım atmadı. Atmayacak tüm emperyalistler gibi.
Bizi bizim ellerimizle kazıyacağımız demokrasi bu cehennemden kurtarır.
Yangını bizim ellerimizle taşıyacaklarımız söndürür.
Yönetenler yangının başında körükle bekliyorlar.