Mısır’da ve Türkiye’de milyonlar meydanlara çıkmaktan vazgeçmiyor. Baskıların şiddeti ne olursa olsun. 

Yaşamak için yaşatmak için insanlık çabalamaktan vazgeçmiyor. 
Mısır’da askerin yönetime el koymasının darbelerden çok çekmiş bir halk olarak ne demek olduğunu iyi biliriz. Darbeye karşı biz de ille de sandık deriz. Ama Tayyip Erdoğan ile sandıkta da hesaplaşmasını da biliriz.
Mısır’da halk meydanlara bu süreçte Türkiye halklarından daha önce çıktı. Arap Baharı ülkelerinden biriydi. Şimdi onlar da biz de meydanlardayız.
Bir isyanın sürekliliği ve yeniden nasıl canlanabildiğini Mısır ile gözlemleyebilme şansımız olabildi. Türkiye’deki Gezi Direnişi için de şu öngörüyü tekrar edebiliriz; direnişimiz yine köprülerin insan dolduğu, şehilerin ayağa kalktığı sabaha yine uyanabilecek. 
Damarlarında durmadan biriktiren yeraltı kaynağı gibi bir yerde yeniden çağlayabilecek.  
AKP’liler Mısır ve Ortadoğu ayaklanmalarına benzetilmesinden hiç hazzetmiyorlar. Aman efendim bizim gibi akça pakça bir ekonomimiz varmış onlara nasıl benzermiş. 
Benzerlik pek çok noktada yakalanabiliyor. En başta işsizlik ve çalışma şartlarında. Uluslarası Çalışma Örgütü’nün kara listesinde ilk beşi Mısır ile paylaşıyoruz. Hiç olmadı, birbirimizi nasıl etkileyen ülkeler olduğumuzu arabanıza benzin alırken artan fiyata baktığınızda görürsünüz. 
*
Ölümle aramızdan aldıkları kardeşlerimiz, gözlerini kaybeden arkadaşlarımız, tutuklanan yoldaşlarımız, yaralılarımız ve devam eden gözaltılardan sonra şimdi de pala ve silahlarla herkesi susturmak isteyen baskı politikasına karşı adalet arayışımızı büyütmeliyiz. 
Karşımızda büyümekte olup her gün yeni bir biçimle hortlayan hukuksuzluğu ayaklanan ve ayaklanacak olan milyonlar ile yenebiliriz. Büyük bir sabır ve dinamizmle yeni gelecek direniş dalgalarına güvenmeliyiz.
*
Milyonları Taksim Meydanı’na toplamayı başaran Taksim Dayanışmasını engelleyeceğini sanan AKP, TMMOB’nin kamu ve toplum yararına olan her türlü faaliyetini durdurmak için bir gecede özel bir yasa çıkardı. Anayasanın en temel maddesi olan yürüyüş hakkını çiğneyen hükümetin yasa ile bir yılgınlık yaratmak istemesi de ayrı bir acziyet. Mahkeme kararlarına uymayan hükümet her şeyi “ben isterim olur” kanunsuzluğu hukuksuzluğuna dökmüş olan AKP’den ancak bu beklenirdi.
*
Bundan sonra Taksim Dayanışması’nın her hafta düzenlediği Cumartesi eylemleri, milyonlar ile yeniden buluşmanın yollarını araması, forumlara yaklaşımı, tüm hukuksuzlukların hesabının sorulması konusunda atacağı adımların kıymetini daha da fazla bilmeliyiz. 
Yapılanlar, hükümet karşısında Taksim Dayanışması’nın etki gücünün ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Hepimizin dayanışmayı hele de şimdi buradan büyütmesi gerekiyor.
*
Büyük bir iftar ile Taksim’i yeniden fetheden halkımız varlığını göstermeye devam ediyor. Buradan herkesi var etmeni yöntemlerini değerlendirmeli ve bulmalıyız. Gün gün, ilmek ilmek, işlemeliyiz. 
İmkân hep var, var olmaya devam edecek. 
Birbirimizi direniş vesilesiyle bulduysak, gelecek güzel günlere kadar bırakmama sözünü, hiç bir tufanın yıkamayacağı yere çakmalıyız.