Sorunun çözülmesi için başta Kürtler olmak üzere tüm demokrasi güçleri bu hafta sonu Ankara'da yapılan Barış Konferansı'nda çok önemli değerlendirmeler yaptı ve sorunun çözümü için adımlarını attı.

 
Bu aşamada bile, bir kerte daha çözüm sürecinin toplumsallaştığını ifade edebiliriz.
 
Akil insanların bir kısmı ile bir arada çalışmayı önümüze koyduğumuzu söyleyebiliriz.
 
Bu konferansın temsiliyetini Meclis görüşmeleri önüne koydu. 
 
Hepimizin pek çok eserini doyamadan okuduğu Murathan Mungan’dan, Orhan Pamuk'tan başlayarak, Kürt siyasetinin en önemli temsilcileri, Türkiye'nin örgütlü sosyalist güçleri, meslek örgütleri, gazetecileri, Alevileri ve farklı kimliklerin temsilcileri yer alıyor konferansta.
 
Ortak bildirgelerde görüşme sürecinin tüm sorumluluğunu Kürt siyasetine bırakmamalıyız konusunda, başlayan müzakerenin kalıcılığı konusunda birleştik.
 
Bundan önceki çözüm süreçlerini hatırlayalım. Her seferinde barış için uzanmış ama çözümsüz bırakılmış eller. 
 
Ölümlere hızla geri dönülen zamanlar olduğunu bile bile hükümetler, topluma nefret ekerek çözümsüzlüğü Türkiye'nin kucağına yeniden koydular.
 
Bu aşamaya gelmiş olan bir çözüm süreci durdurulursa geriye götürülmesi çok zor. İlerletmek için Kürtler'in yanında olmalıyız.
 
Fakat PKK'nin çekilme sürecini eğer AKP hükümeti eşitsizliği artıracak bir unsur olarak kullanırsa çok büyük hata işlemiş olacak.
 
Böyle bir hamle yaparsa sonucunda geri dönüşün gündeme kararlılıkla alınacağını da kestiriyordur.
 
Bu işin esaslı bölümüdür diye düşünmek gerekir.
 
Tüm topluma seslenerek hükümeti adımlar atmaya zorlamak, büyük acımasızlıklarla örülü karanlık zamanları yüzleşme çatısı altında yargılanır, sorgulanır ve cezası kesilebilir bir hale taşımak konferansla daha mümkün hale geldi.
 
*
 
Devletin dünyada en güçlü sömürüyü yapan ülkelerden biri olma emelleri olmaz olur mu? Hiç su katılmamış sağcılığına laf olur mu? 
 
AKP’nin bu korku salan gidişatına dört bir yandan dur demenin yollarından biri de, bu sürece elden gelen her katkıyı ve etkiyi sunmaktadır geçebilir.
 
Dünyanın sömürü düzenini durdurma konusu sosyalistlerin görevidir. Yegane çözüme karar veren ve fikrin devamcıları onlardır.
 
Dünyayı bu konuda sürükleyecek olanlardır.
 
Emperyalizmle büyük mücadele görevi başta sosyalistleri olmak üzere hepimizi bekliyor. Kürtlere tüm dünya sorununu da çöz diyemeyiz. Yoldaşca bir ortaklığı kurarak çözmenin yolunu açmalıyız.
 
Konferansta Murathan Mungan şöyle diyor ve herkesin alkışını alıyor: "Kürt kimliği, dili, mücadelesi gözetilirken sınıf gerçeği asla unutulmamalıdır."
 
Elbette işçileri ölümlerden kurtarmak için Kürtler’le omuz omuza mücadeleye de geleceğiz.
 
Ama Kürtler hayatta kalmalı. Ölümlerden kurtulup siyaset hakkına kavuşmalı. Bu her tür mücadelenin fersah fersah önünü açacaktır.
 
Neden bu uzun girizgah? Konferanstaki ayrım noktalarını çözme yaklaşımını güçlendirmek için.
 
 
*
 
Kürtler eliyle bugünlere taşınan, sınırları aşan ülkelere yayılan bir mevcudiyet söz konusu.
 
Peki pek çok demokrasi mücadelesi veren güç “Olduğum yerden ben ne yapmalıyım?” diye düşünseydi çok daha fazla yol almış olmaz mıydık?
 
Mesela 12 Eylül ile hesaplaşmak için daha fazla mücadele örtünmeyi?
 
Kaybettiğimiz evlatlarımızın mücadelesini analarla bir edip hesabını sorsaydık, toplum buna alkış tutmaz mıydı?
 
Devletin darbelerinin, faşizminin anaları ağlattığını anlatsaydık ilerlemez miydik?
 
Mesela kayıplar mücadelesinde somut adımlar ve siyaset üretseydik.
 
Mesela seçimlerde Kürtlerin yanında olarak barajları yıksaydık.
 
Buralarda rolünü oynamayıp önümüze getirilen bu süreçte de görev çıkarmayanlar çok büyük hata etmiş olacak.
 
Fırat'ın batısı bu siyaset anlayışı ile donatılsa çok yol kat etmiş olacaktık.
 
Demokrasi adımları çok geniş adımlarla atılmış olacaktı.