Değerli okurlarımız gazetemizde sizlerle buluşmak bizim için çok önemli, sürekli olması en büyük temennimiz.

 

1 Mayıs heyecanı yaklaşırken gazetemizde bir kez daha bir araya geldik.

 

Bana sorarsanız her yer 1 Mayıs, her gün 1 Mayıs.

 

Sizlere değişik yollardan cevabını ulaştırabileceğiniz, ulaştırırsanız çok sevineceğim bir soru sormak istiyorum.

 

1 Mayıs'a nasıl bir gündem ve hedefle gitmeliyiz?

 

Ben kendi fikrimi özetlemeye çalışayım.

 

Bir kere 1 Mayıs’ı hayat bayram olsa anlamına sokmaya çalışanlardan kurtaralım. Devletin en sevdiği: Hiçbir sorunu olmayan, her gün bayram eden işçiler ve emekçiler.

 

İşçiler için hayat bayram değil, ışıldayan reklamlardaki gibi patronu ile barışık hiç değil. İşçilerin hayatının bayram olacağı günlerin mücadelesine adayalım 1 Mayıs’ı hep beraber. Bu olur.

 

Birçok insan gibi ben de işçi ölümlerine son demek ve son vermek için çıkmalıyız diye düşünüyorum.

 

Türkiye'de paralarına para katanların düzeni hakim. Paraya para katarken insan hayatını hiçe sayanlar ülkemizi yönetiyor.

 

Devletin hesabında işyerinde işçisini korumayanları bırakınız cezalandırmayı, sorgulamak yok. Bir kere bunu hesaplarına almak durumunda kalacaklar.

 

Bu düzen parasını biriktirmek için işçilerin el emeğine, göz nuruna mecbur. Bunu anlarsak ve bilirsek yol alacağız.

 

Hazıra dağlar dayanmaz, eğer ki işverenin sadece makineleri olsa,  onların da hazırına dağlar dayanmaz.

 

İşçi alacak, makine işleyecek, telefonlar çalacak, satış yapılacak. Bunların hepsinin birinci gereği işçinin emeği.

 

İşçinin parasını çok az verecek veya vermeyecek, çok ucuza iş ortamı yaratacak ki patronun parasına para eklensin.

 

Bu neden, iş yaşamındaki hepimizi ilgilendiren koşulları belirler.

 

Toplumun belli bir kısmına uzak kalan ve en ağır koşullarda çalışan işçileri en çok etkiliyor. En ucuz, en ölümcül koşullar işçilere reva görülüyor.

 

Şantiye, madenler, tersaneler, atölyeler.

 

İşçi ölümü haberi hep inşaatlardan, madenlerden.

 

Hele de işsizlik kenarda beklerken bu koşullar "kapıda bekleyen bir sürü işçi var işine gelmiyorsa çalışma" denen zorbalığa varıyor.

 

İşi olanlar işsizleri iş beğenmemekle suçluyor. Kendisi katlanıyor başkaları da katlanmalı diye düşünülüyor.

 

İşsizlik, iş güvensizliği ortamını büyüttükçe büyütür.

 

Türkiye'de işçiler her gün ölüyor.  1 Mayıs'a giderken işçileri ölümden kurtarmanın derdine düşmenin vaktidir.

 

İşçilerin geçinme derdi bugün yaşamak derdinin gerisinde kalıyor.

 

Ekmek aslanın ağzında derdik ya sonra acı ama midesinde der olduk.

 

Öyle zamanlara geldik ve geçiyoruz ki, ekmek artık mezarda.

 

Hayat, toplumdaki birçok insan için bayram değil. Başta işçiler için ve kaybettiğimiz işçilerin geride bıraktığı yakınları için.

 

Anneleri, babaları, eşleri, çocukları için.

 

Giden gitti diye düşünen hükümet yetkilileri ve patronlar çok büyük yanılgı içindeler.

 

İşçi ölümleri ile geride kalan ailelerle öfke büyüyor. Onlar bizim işçi ölümlerine son verme mücadelesinde nişânemiz.

 

Onlar acılarına büyük bir güçle dayanarak, başkalarının acıları olmasın diye el veriyor.

 

Bu ele kenetlenelim 1 Mayıs’ta.