Başbakan'ın konuşmaları genel siyasete büyük oranda yön tayin ediyor. Devletin baştan aşağı tüm kurumları ve ona bağlı olan hangi unsurları varsa bizzat bu konuşmalara dikkat kesiliyor.
“Ekmek”diyor ekmek siyaseti işliyor, “çözüm” diyor çözüm siyaseti işliyor.
Toplumun tepkisine göre bir dikkat geliştiriyor danışmanları sürekli bir geri bildirim motorunu işletiyorlar. Başbakan konuşması bir sürü olan veya olacakların işareti oluyor.
Halkımız bunu fark ettiğinden Başbakanı mitinglerde bile bırakmıyor, iş istiyor. Tepki vermek, hak istemek meşruluk kazanıyor, yaygınlaşıyor.
Toplumda büyük yankısı oluyor, kadınların aleyhine yaptığı her konuşma artık kadınların ölüm kalım mücadelesine yansıyor.
Erkekler kadınları bu kadar kolay öldürürken amalı bir bölüme geçilemez. Hafifletilemez.
Büyük bir sorun başınızdayken, mesela eviniz yanarken bibloları dizmekle uğraşmazsınız yangından can kurtarmaya bakarsınız. Sonra da yangını nasıl söndüreceğinize bakarsınız. Bu sıralama böyle gider. Biz şimdi kadınların canını kurtarmanın derdindeyiz.
Biz bunu çok net bildiğimizden kadınlar olarak aylardan, yıllardan beri diyoruz ki “Başbakan tüm kadınların ölüm tehlikesi altında yaşaması anlamına gelmiş olan kadın cinayetlerine bir söz söylemelidir.”
Başbakan “çocuk doğurun” dedi, kadını eve hapseden yolları kurdu, kadının adını bakanlıktan çıkardı, kadını işgücü olmaktan çıkardı, hep kadınlar aleyhine konuştu,"kadın cinayetleri dursun" lafı çıkmadı.
Mardin’de neredeyse ilk defa Başbakan çocuk doğur değil kadına yönelik şiddeti kınama konuşması yaptı, kadınların seslerini yükseltmesini söyledi.
Kim bilir, milyonlarca evin televizyonunun hoparlöründen yankılanan bu söz kaç kadını rahatlattı. O evlerde kadına kalkmış olan milyonlarca kaç erkek elinİ yere indirdi?
Ama ellerin yere inmesi değil sadece kadına yönelen ölümün de yere inmesi lazım. Kadın cinayetlerinin lanetlenmesi lazım.
Kadınlar ölüm kalım savaşı vermeye devam ediyor.
Sözüm ona bu kadar aile vurgusu yapan Hükümet’ten beklentisi olmayan aileler sesini yükseltmişti ve platformumuzda mücadele ediyordu, fakat Başbakan’ın göresi yoktu.
Kadınlar şiddete karşı sesini yükseltmişti, hakkını bilen kadınlar ölümden korunmak için dilekçeleri ile polise başvurmuştu. Başbakan'ın kabul etmek istemediği ve aylardır mecliste bekleyen TCK yasalarını yazmıştı.
Sesleri çoğalan ailelerİ önüne katıp haklarını kopara kopara geliyorlardı.
***
Karadeniz turundaki HDK Heyeti’ne yapılan saldırılar ardından Başbakan ilk defa seçilmişlerin demokrasisini savundu.
Memleket bir yol ayrımında iken faşist saldırılara, meclisteki ırkçı siyasetin bastırmasına aman vermek istemiyordu. Bir kere daha görüşmeyi geri çekiyorum diyemezdi.
Başbakan’a bu konuşmalarını hatırlatmalıyız. Bizim sesimiz yüksek sayın Başbakan ailelerin sesi yüksek sayın Başbakan da bize yanıt ver, kadın cinayetleri kınayacaksımısınız ? Kadınları korumayan devlet görevlilerini yargılayacakmısın ? Kadın katillerine ağır ceza verme sözünü açıklayan Yargıtay’ın arkasında duracakmısınız ?