Halkımız siyaset konuşmayı sever.
Takside, sıra beklerken, komşu ile, akraba ile kafa kafaya verildiğinde en çok sürükleyen sohbet aslında yemek tarifleri veya dedikodu değildir. “Ne olacak bu memleketin hali” konularıdır.
Herkesin mutlaka bir fikri vardır. Bazıları içeriden yorum yaparken, bazıları çok bilmiş konuşurken, bazıları da karşısındakini dinleyerek hak vererek katılır. Memleketin halinin ne olacağı sohbetlerine.
-Pahalılık aldı başını gidiyor. Ne olacak halimiz?
-İşsizlik başa bela. Bizim çocuk mezun olduğunda hemen iş bulurmu acaba?
-Bombalar yağarken Roboski’de 34 insan paramparça olurken devletin nasıl haberi olmaz? Kaç ay geçti ağzını açıp hiç bir şey demiyorlar.
Peki ne olacak memleketin hali? Buradan konuşmaya devam edelim mi? Etmemiz lazım!
Tayyip Erdoğan her fırsatta sanki siyaset yapmak tek kendine kalmış gibi konuşuyor ya.
Her seferinde örgütlü tepkilere tıpkı askeri darbeler ağzıyla “bunlar ideolojik” diyerek halkı siyasetten soğutma suçu işliyor.
O iş biraz zor!
Halkı siyaset yapmaktan darbelerle, korku ile baskı ile şiddet ile uzaklaştırabilseler de siyaset konuşmaktan siyaset düşünmekten alıkoymak maddenin sakınımı kanununa aykırı.
Ayrıca bir yerlerde baskıları aşan dinamitin fitilini ateşleyenlerin ilerlemesi de tarihsel maddeciliğe uygundur.
Halkımız siyaset konuşmaya öyle ya da böyle devam eder.
Cesaret arttıkça, bilinenler çoğaldıkça siyaset yapmanın da önü açılır.
Gün bizi beklemektedir. Zaman kaybı hepimize zarar.
***
Hrant’ın katillerini bıraktılar,Sivas katillerini zaman aşımından bıraktılar, Mehmet Ağar’ı lüks cezaevine yerleştirip 2 yıl belde tatiliyle ödüllendirdiler, onlarca polis şiddet ve işlediği suçlara rağmen terfilerle ödüllendirildiler. Bu hükümet eli ile yapıldı.
Şimdi de 3. Yargı Paketi ile 1978’deki Bahçelivler Katliamı’nda 7 TİP’li genç sosyalistin katillerini saldılar.
12 Eylül Mahkemesi’ne Kenan Evren’i getirmeyen sistem, sağcı katilleri de affediyor.
12 Eylül Davası’nda sağcılar ve solcuları bir araya getirmeye çalışan katilleri cesaretlendirenlerin gerçek yüzü burda da açığa çıktı. Serbest bırakılanlar memleketi 12 Eylül’e götüren sağcı katillerdi.
12 Eylül’de bir sağ bir sol değildi. Sağcılar eliyle gençler katlediliyordu. Beyazıt Meydanı’nda da Kahramanmaraş Katliamı ve bir çok saldırı da devlete yardım eden sağcılardı.
Bugün sağcı katiller sağcılar tarafından affedilmekte, sağcılar tarafından cezaevi önünde karşılanmaktadır.
Bu sadece solun değil halkın da karşısına dikilmek istenen büyük tehlikedir.
***
Kürtler’i yok saymak. Terör damgası vurarak bugüne kadar hiç bir çözüm getirmemiş olan siyaset anlayışı ile yaklaşmak AKP tarzı sağcılıkda da iflas etmiştir. Bir noktaya gelmiştir. AKP sıkışıp kalmıştır.
Bombalanarak Roboski’li 34 insanı katledilen, 8.000 insanı tutuklanan, seçtiği siyasetçileri yasaklanan, cezaevinde çocuklarına tecavüz edilen Kürtler.
Ne bu şekilde Kürtler biter, ne Kürtler direnerek kendi kaderini belirleme hakkından vazgeçer, ne de AKP bu kubbede 2023’e kadar dayanır.
En çok meydanlarda olan bıkmadan sokaklara dökülen yine en çok siyaset yapan Kürt Halkı.
AKP’de, AKP’nin Kürtlerle ilgili çözümsüzlük hamleleri de bu şekilde çürümeye mahkumdur. Kaç hükümetin bu şekilde çürümüştür.
Çözüm için Irak, Suriye üzerinden dünya çapında Kürt dinamikleri ile bir arayışa girme çabası nafiledir.
Kürtler’e yaşatılan zulüm Aysel Tuğluk’un ifadesi ile “bu koşullarda birlikte yaşamak sorgulanır hale gelecektir” sınırına gelip dayanmıştır.
Çözüm memlekette görüşmeye bir çok adımı atmaya hazır olan Kürtler’dedir. Kollektif iradesini temsil eden yöneticilerindedir.
Memleket, bu köklü sorunla uğraşmadan doğru bir çözümü üretmeden yol alamamaktadır.
Demokrasi isteyenlerin olmazsa olmazdır.
Nerelerde konuşuyorsak siyaseti uygulamaya, ilerletmeye ihtiyacımız var.
Ancak ve ancak ezilenden yana olmak şartı ile.
sibel050104@gmail.com /12.07.2012