Balyoz Davası sonucunun hukuken eksiklikleri tartışılıp duruyor. Mahkemelerin adalet terazisinin siyasi güçten yana işlemesi bir Türkiye klasiğidir. Herkes için adalet diyoruz da darbe anayasası ile işleyen, binlerce kaybın ve faili meçhulün yargılamasının yapılmadığı mahkemelerden bahsediyoruz.
Bir de bazıları bu davalara çuval demeye bayılıyor. Ergenekon çuvalı deyince tehlikeyi savmış olmuyorsun. “Yasak savmış” oluyorsun.
Demokrasinin ayrıntılarda gizli olduğu unutuluyor. Kendi ellerimizle bu mahkemelerde belirleyici olabileceğimiz unutuluyor.
Davaların peşinde olmanın, birçok mahkeme sürecine, sokaktan yön verilmesinin başarıya ulaştığını unutmayalım. Her hafta Cumartesi Anneleri darbecilerle hesaplaşmanın, unutturmamanın en doğru ve başarılmış yoludur.
Aksini iddia edenler mahkemelere gitme zahmetini göstermeyecek olanlardır.
Hukuken bir ayar bekliyorsanız gerçek bir demokrasi mücadelesi içerisinde yer almalısınız. Hukuk dediğiniz demokrasi ile olabilir. Demokrasi de siyasal fikir ve pratik mücadelesi ile olabilir.
Balyoz mahkemesinde sahte cdler var, çalışanlara generallerle aynı cezalar verildi. Kabul edilemez tabii ki.
Fakat Türk adalet sisteminden bahsediyoruz. Esenyurt'ta yanarak hayatını kaybeden 11 işçinin mahkemesinde hala patronlar değil, alt kademelerdeki işçiler tutuklu. Kadın cinayetleri davalarında katili yargılayacak olan mahkeme önce kadının suçunun ne olduğunu sorgulamaya çalışıyor.
Evlatlarını kaybeden aileler, öğrenciler, Kürtler, kadınlar, gazeteciler için adalet istiyorsak mahkeme önlerine yığılmaktan başka seçeneğimiz yok.
Kimlik siyasetine itirazların yaygınlaştığı bugünlerde herkes için demokrasinin yolunun kazılmasının tam da zamanıdır.
Balyoz Davası’nın toplumda yarattığı genel algıya bakınca darbe yapmaya çalışan generallerin ceza aldığı yönündedir.
Bugün CHP bile darbeye tavır almak için bu sonuca gayet temkinli yaklaşmaktadır. Eskiden ordunun avukatı olduğunu söyleyen siyasi çizgi de topluma göre şekil almış demek ki.
Halkımız oyunu darbeyi gerçekten yargılayan, yargılama ihtimali olana vermeye devam edecek.
İşte bir darbe yargılama mahkemesinin adaletli olması ancak bu altın kural gerçek anlamda yerini bulduğunda mümkün olabilir.
Konu darbecilerin yargılanması bağlamından uzaklaşabiliyor.
AKP her şeyi dış siyasette yarattığı savaş açmazı gibi yönettiğinden bu mahkemelerde de kendini resmediyor. Kenan Evren’i mahkemeye getirmeyen adalet mekanizması, Meclis’in komisyonuna davet ettiğinde Evren’den ret yanıtı alabiliyor. Açmazlarından biri budur.
Balyoz’da generallere ceza verilirken, kendisini kapatmak üzere harekete geçmiş olan ordu tehlikesine karsı önlem almış olunuyor. Bu önlem sosyalistlerin de faydasına olacak bir önlemdir.
Tüm toplumun her adımda ihtiyaç duyacağı demokrasinin gelişmesi için önemlidir.
Fakat AKP de kalemşorları da bağıra bağıra “iyi oldu” demedi. Hatta yargıtayı işaret ediyorlar, kararın düzeltilmesi ile ilgili olarak. Bir başka açmazı budur.
AKP darbecileri gerçekten yargılamadığı sürece kendi ayağına da kurşun sıkıyor.
Hem oy kaybediyor, hem de siyasete müdahale edebilecek karanlık güçleri beslemeye devam ediyor.
Kürt sorunundaki çözüm için birçok fırsat varken durmadan erteleniyor. Ölüm haberleri gelmeye devam ediyor.
Kenan Evren mahkemeye getirilmiyor. 12 Eylül yargılaması başlamıyor.
İşkenceciler terfi aldı.
Sivas’ın katilleri serbest bırakıldı.
Hrant Dink'in katilleri serbest.
TİP'li gençlerin katilleri serbest.
Kemal Türkler'in katili serbest.
Buradan ne çıkar?
Darbecileri, katilleri yargılamayan, topluma demokrasiyi yar etmeyen AKP de yanar.