Tehdit eden edene. Memlekette ne kadar yetkili varsa hepsi bizi azarlıyor. Erdoğan, Davutoğlu, Bahçeli, hakimler, savcılar, rektörler, okul müdürleri, yurt müdürleri... Bunlar kulağımızın duydukları, gözümüzün gördükleri. Bilmediklerimizi siz düşünün artık.

Kimi kime şikayet edeceksin?

Bir kere cumhurun başkanı hergün yeni bir parmak sallamayla tüm topluma gözdağı veriyor.

Hani istikrar olacaktı? Ekonomi iyiye gidecekti? Kürtler, biz Türklerin kardeşiydi?

İçeride yapacağı her türlü bomba, gaz, ölüm işlerini bitirdi, milletin gözünü korkuttu.

Seçimleri kendini rahat nefes aldıracak halde kazandı.

Şimdi sıra dışarıya geldi. Suriye iç savaşına diğer devletler ne kadar müdahil olmak istemiyorsa bizim Erdoğan o kadar Suriye’ye girmek için herşeyi göze alıyor.

Rusya ile savaşa girmek için her gün ültimatom veriyor.

NATO’ya şikayet ediyor, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne gidiyor, yağıyor, gürlüyor.

IŞİD ile zaten yağlı-ballı.

Da, bu böyle gitmez ki...

Erdoğan, bir çocuk oyunu sanıyor, adam öldürmeyi, suikast düzenlemeyi, köy-bucak yakmayı.

Obama bile başedemiyor nerdeyse. Putin’e haval ediyor. “Deli, deliyi görünce sopasını saklarmış”, derler.

De, bu da böyle olmaz.

İç politikada Erdoğan, referanduma güveniyor, halk verecek % 60 oyu, olacak başımıza başkan.

Öyle mi gerçekten?

Sanmam.

Kürtleri yakacaksın, yıkacaksın, sonra kardeşlik bekleyeceksin, bunu unut. PKK, henüz seninle savaşmıyor, başladı mı batıda da çatışma öyle kolayına baş edemezsin. Bu bir tehdit mi, seninki kadar say.

Senin her parlamanda dolar ve borsa allak-bullak oluyor, burjuvazi bundan hoşlanır mı?

Hiç mümkün değil. Sermaye seni parmağında oynatır, istikrar neymiş görürsün. Bu bir gözdağı mı, senin ki kadar say.

AKP’li olmayan kesim seni başkan yaptırır mı, %50?

Tabii ki hayır. Bu bir başkaldırı mı, senin ki kadar say.

Rusya, o kadar salak mı, senin hamaset dolu politikana silahla yanıt versin?

En fazla seninle dalga geçiyor, füze başlığını göstererek.

Musul’a asker gönderdin, tehdit nasıl olurmuş gördün. Irak, şamaroğlanına çevirdi.

ABD, seni tehlike olarak görmüyor. IŞİD bağlantını bütün detayına kadar biliyor, hele bir yanlış yap, bak nasıl seni perişan edecek.

Bunlar havadan–sudan konular mı, senin kapasiten kadar say.

Bunlar çocuk oyuncağı değil işte.

Halkların savaşından, milletin birbirini boğazlamasından konuşuyoruz.

O nedenle, Erdoğan hepsini yapabilemez.

Suriye’ye ABD’den izinsiz adım atamaz.

ABD, bizim babamızın oğlu mu?

Emperyalizm, Irak’tan sonra daha temkinli. Bizim Erdoğan gibi bol keseden atamıyor.

Rusya malumunuz, dikkate bile almıyorlar.

İran, sükut at misali,  tekmesi pek olur, dünyanın ikinci büyük ordusuna sahip.

Dışarı böyle. İçeri nasıl?

Bizim içeride de bu meseleleri tartışmak zorundayız.

Erdoğan gibi harcıalem değilse fikirlerimiz, konuşmalıyız, 1 Kasım’ı geçireli hayli vakit oldu.

2 Kasım’da ne yapacağız diyenler, şimdi nerdeler?

30 Eylül gibi değilse herşey, yeni durumlara yeni tahliller bulmalıyız.

Kolay mı?

Bu diyardan gitmeyeceklere çağrım olsun öyleyse.

Çok zor.

Yapabileceğimiz çok fazla bir şey de yok.

Gerçekçi olabilir, Erdoğan yokmuş gibi davranmayabiliriz.

Buradan başlayalım desek, yeter.

fadiktemizyurek@gmail.com