Son 5 gün. Son beş dakika der gibi. Evet, sevgili okur, haftaya bugün ak koyun kara koyun belli olmuş olacak. Bizim için çok değerli sayılı günler, bu günler. Ölüm kalım meselesi nerdeyse. Ya kazanacağız, ya da uzun yıllar belimizi doğrultamayacağız. Farklı yaklaşımlar var tabii bu konu ile ilgili. Şöyle örneğin: AKP gerilese ne olacak? Tek başına veya değil yine hükümet olmayacak mı, değişen bir şey olmayacak, bak görürsün.
İşsizlik devam edecek. İşçiler, emekçiler güvencesiz çalışacaklar. Kadın cinayetleri nihayetlenmeyecek. İşçi ölümleri olacak. Çocuk işçiler bitmeyecek. Fakir, fakirlik içinde; zengin, varsıllık içinde yaşayacak. Kürtler, anadilini konuşmak için yine mücadeleye devam edecek. Ne MHP, ne AKP ne de Erdoğan buhar olacak. Anayasa da değişiklik ihtimali pek olamayacak. Aynı tas aynı hamam anlayacağın.
Bu mu yani kazanmak, ne anladık biz bu işten? Bırakalım yapsınlar,bırakalım geçsinler o zaman.
Asla. Böyle konuşanlara itibar etmeyin, aman diyim.
“Değiş tonton” oynamıyoruz. Biz seçimlere bağlı olarak değişmesi mümkün olmayan köklü problemleri konuşmuyoruz. Seçimin konusu bu değil. Erdoğan’ın başkan olması böyle düşünenler için bir manaya gelmiyor olabilir. Ya hep ya hiç, ya benimsin ya toprağın, ya sev ya terk et fikri en tehlikeli ideolojidir, sevgili okur. Hayat böyle mi? Kimi zaman iyi kimi zaman kötü değil midir, bazen güler bazen ağlamaz mıyız? Hep aynı olan ne vardır, hiç.
Bu kesim, kestirmeden , hemen her şey masallarda olduğu gibi olsun isterler. Çok beklemeye sabırları yoktur, sürekli sinir sekrek hareketler içinde ne mutlu olurlar, ne de yaralı parmağa işerler. Bunların geçtim masallardaki gibi bir ülkeyi kurmayı, masal anlatmaya bile mecalleri yoktur. Eringenlerdir, “sebepsiz asi”lerdir, kendileri.
Bir de bizim Türk solu var: Toptancılık diye bilinir bizim camiada. Olmuşken hepsi ip gibi dümdüz olsun ister. Şöyle örneğin:
“Seçim her şey, seçim hiç bir şey” hiçliği en ateşli savunucuları tarafından anlamını yitirdi. Zor oldu ama olsun, oldu ama.
Kürtler’e akıl verenler, Kürtlerin partisinin,kendi partileri kadar bile kimlik politikası yapmadıklarını, kültürel motifleri sarıp sarmalamadıklarını nihayet gördü. %13 ‘ün hepsinin Kürt oyları olmadığı kabülünü yok saymazsa.Ya da Demirtaş’ın işçilerle, öğrencilerle buluşması daha somut kanıttır. Kimlik siyaseti düğümü de çözüldü. Kürtler anladı ve hemen gereğini yapmaya başladı fakat bizim Türk solcular bayağı zor kabul etti, HDP’nin siyaseti toplumsallaştırdığını.
Erdoğan’a değil esas ABD ve AB’ye mavzerin ucunu göstermeliyiz diyenler de en son Ankara katliamından sonra sessizliğe gömüldü. Erdoğan az radikal, çok devrimci demeden hepimizi bombalarla paramparça etti, Obama veya Merkel değil, bizatihi Erdoğan planladı. Bu süreçte bu sessizlik de bir gelişme.
Seçimler, ne toptan çözümleri ne de masalları kapsar.
Ben de sizlere gülbahçesi vadetmiyorum ama şöyle düşünüyorum örneğin:
Erdoğan, başkan olamasın yeter.Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmet Yılmaz “eğer koalisyonlara bu ülkeyi muhtaç ederseniz o zaman evlatlarınıza iş bulabilmek zor olur.” Diyemesin yeter. Davutoğlu, bizleri beyaz toroslarla tehdit etmesin yeter. HDP, bir puan dahi olsa oy oranını arttırsın yeter. Gerisi sonraki pazar. Şimdiki hal, varolan rejim elimizden gitmesin yeter.
Pazar gününe kadar, sağlığınıza dikkat edin, hastalanmayın, mutlaka oyunuzu HDP’ye verin ve oylarınızın başını bekleyin. Pazar gününden sonra , ne yapacağımızı konuşuruz.