Demokrasi tarihimizde böyle rezillik görülmemişti. Darbe zamanlarında bile böyle yaşamamıştık. “Kuzu kuzu geleceksiniz.” Lafa bakar mısın? Normal herhangi bir adam bile bu konuşmaları kendine ayıp addeder, yakıştıramaz.HDP’ye, part demeye dili varmıyormuş, hepimizin başına saray kadar taş düşsünmüş. Bakanların istifası da nereden çıkmış, kim cüret edermiş böyle şeylere? Nobel ödülü de neymiş, ona niye verilmemiş, Nobelciler de adam seçiyormuş.Adam, hiç bir şeyden utanmıyor, sıkılmıyor. Üslup bu.
Her şey gözümüzün önünden akıp geçiyor.
Ankara katliamını yapanlar esrarengiz bir örgüt tarafından yapılmış gibi ortaya çıkaralamıyor. Günlerdir yok dışarıdan, yok içeriden geldiler, robot resmi ha çıktı, ha çıkacak saçmalıklarıyla yargı milletle dalga geçiyor. Ama devrimciler, evlerinde infaz ediliyor. Barış için eylem yapmak isteyenleri daha adım atmadan gözaltına alıyor, tutukluyor. Adalet Bakanı hala bizi salak yerine koyuyor.
İfade özgürlüğü kavramı ne kadar uzak şimdi bizler için.
Diyarbakır Barosu başkanı Tahir Elçi “PKK terör örgütü değildir” dedi, palaspandıras İstanbul’da sorguya alındı, tutuklanması an meselesi. Tarih 2015. Menderes zamanları bile böyle değildi, 1955’li yıllardan örnekliyorum, hale bak.HDP’nin seçim bildirgesi toplatılıyor.Normal partinin propoganda beyannamesi, yanlış anlaşılmasın. Partiyi kapatmaya ramak kaldı, nerdeyse. HDP daha ileri giderse o da olur.
Devletinyaptığı katliamlar hiç bu kadar kalleşçe olmamıştı.
1977, 1 Mayıs’ına giden bir ağabeyim, aynı böyle diyor: Devlet istese daha çok insan öldürürdü, bizim kalabalık olmamızdan korktu, bir daha cesaret etmeyelim istedi ve ateş açtı. Belli bir sınırda tuttu. Ama devlet, o zaman bile bu kadar kalleşçe katliam yapmadı, bu adamın yaptığı tam bir alçaklık. Bizim için kıyas kabul edilemez Taksim 1 Mayıs’ı dahi hakikaten tartar hale geldik.
Çok partili rejim hiç bu kadar işlemez hale getirilmemişti memleketimizde.
Düz, sade sandığa giderek oy kullanma hakkımız elimizden alınacak mı, belli değil. 7 Haziran seçimleri böyle olmadı mı? Gittik, oy kullandık, seçeceklerimizi seçtik. Yok saydı Tayyip Erdoğan. AKP tek başına hükümet olamadığı ve kendisi de buna bağlı olarak başkan olamayacağını anladığı için. Hiç birimiz de gıkımızı çıkaramadık. Yalan yok, gücümüz yetmedi.
Geldik bu zamanlara.
Konuştuğumuz konu, 1 Kasım’ da yeniden seçimleri yapabilecek miyiz? Kardeşlerimizi henüz toprağa vermişken seçime sayılı günler kala yeni bir katliamın, patlayan bir bombanın olmayacağını kim garanti edebilir? Zannımca kimse. Burun bükülen, reformist bulunan seçim yapılamayabilir. Sandığa sağ-salim gidebilmek meğer ne kadar da önemliymiş, di mi? Şu anda tek hedefimiz seçim güvenliğinin alınması olmalıdır.Bu günlerde bundan daha öncelikli bir devrimci bir tutum olamaz. Erdoğan, daha “barış” demeden bizleri bombalıyor. Daha ne olsun? Seçimlerde her türlü hile- hurdayı varsaysak bile HDP oy yüzdesini koruyacak. Bu adam kesinlikle başkan olamayacak. Yeter ki sandığa giderken katledilmeyelim.
Sonra?
Geldik, 2 Kasım’a. Bir fikrimiz, bir eylem planımız, AKP’nin yıkılması, Tayyip’in gitmesi için bir programımız var mı, tam tekmil hazır mı? Hazır, sevgili arkadaşlarımız hazır. Hazır da ne önemi var? Ne bu toplum o kadar kuş beyinli ve ne yapamaz halde, ne de devrimci örgütler biçare vaziyette. İş ki toplumdan umudu kesmeyelim ve her birimizin diğerinden daha muhteşem fikirli olduğumuz sanrısına kapılmayalım. En geniş birlikler olma mütevazılığını gösterebilelim. Bu halk bizi koruyup kollamaya devam eder. Gezi direnişi, 10 Ekim ve sonrası en gerçek kanıt değil de nedir?