Soma davası sürüyor. İlk duruşmada sanıkların mahkemeye getirilmemesine  aileler ve toplum tepki gösterince mahkeme ikinci gün sanıkları mahkemeye çağırmak zorunda kaldı.

İnsanın nutku tutuluyor. Bu kadar insanın göz göre göre ölmesinden sorumlu olan AKP’den bir ses çıkmayacığını biliyoruz ama mahkeme heyetine de pes doğrusu. Ama ne oldu,  Akhisar’da o mahkemeyi başlarına yıktı aileler. Rezil kepaze oldu hakimler, savcılar.
Hiç bir şey eskisi gibi değilmiş meğer bak gördün mü, başörtülü kadınlar, gencecik kızlar, yaşlı amcalar çevik kuvvete kafa tuttular. Korkmadılar coplanmaktan, gaz yemekten, gözaltına alınmaktan. Gördün mü Erdoğan senin müdürlerin, mühendislerin, bakanların halkın gözünde katil oldular. Gözünün içine  baka baka senin de suçlu olduğunu, üçyüz bir işçinin ölümüne sebep olduğunu söylediler.
Üstelik kendi halinde, ekmek derdinde olan olan insanlar bunlar, belki de sana oy verdiler, seni bazen televizyonda konuşurken dikkatle dinlediler sana hak verdiler. Hiç bölücü,ayrılıkçı, terörist gibi de durmuyorlar öyle değil mi, bildiğin düz halkımız anlayacağın.
Boşa çırpınıyorsun Erdoğan, halk senin bildiğin halk değil artık. Senden nemalanan bir kesim dışında kimsenin yüzüne bakacak halin kalmadı. Aklı vicdanı olan herkes ya bu kadar da olmaz ki, acılı aileler mahkemeye girmeyecekte kim girecek diyor. Sen kulağının üstüne yatıyorsun ama millet senin pek tehlikeli olduğunu biliyor artık.
Seçim beyannamende yasaklar, yolsuzluklar, yoksulluk olmayacak diyorsun ya toplumun sana inanası gelmiyor. Soma duruşması,senin oğlanın paraları ne yapacağını bilememesi, işsizliğin en yüksek olduğu Nisan ayını hesaba kattıdığında doğru konuşan bir adam olmadığını halk az-çok anlıyor.
Senin adamın Davutoğlu, meydanlarda AKP’nin yüzde ellibeş oy alacağını onu dinlemeye gelenlere muştuluyor ve halkın “evetttt” diye onay vermesini istiyor.  Söyle adamına komik duruma düşüyor, senin kadar hatip olmadığı için de söylediğine kendisinin de inanmadığı her halinden belli oluyor, esip gürlüyor ama nafile, olmuyor.
AKP ve halk düşmanı Erdoğan böyle.
Gelelim bizim cenaha.
Ben en çok Cumartesi günlerini eylem günü ilan eden solculara sinirleniyorum.Bütün bir hafta evde yan gelip yatan hafta sonu da tüm eylemlere katılarak rahatlayan, bir haftanın gelişmelerini bir çırpıda analiz ederek henüz hiçbirimizin yanıtını henüz  bulamadığı büyük sorularını sorarak acele cevap diyen eski ablalara ve abilere içimden çok kızıyorum. Reklamdaki çocuk gibi “ne de olsa misafir” duygusu oluyor bende de.
 Bi de eylemleri az bulmuyorlar mı, neden bu kadarız demiyorlar mı ifrit oluyorum. Ne kadar kolay geliyor onlara insanların toplanmasını beğenmemek, bir kere bile zahmetine katlanmadan yapılan yürüyüşleri yetersiz bulmak. Ya ne olacaktı, devrim olmalı kardeşim, isyan olmalı, sistem böyle yıkılamaz, revize edilir en fazla. Bu da devrimcilik olmaz. Sağol abi, ben zaten bilmiyordum ne iyi oldu, aydınlattın beni, cahilmişim ezelden beri bilmemişim, tabii okumam lazım, teoriyi bilmem lazım, hiç okumuyoruz bizler, çok okumalıyım, çok.
Fakat Soma davasında durum pek öyle olmadı, abiler, ablalar. Oradaki aileler sizler gibi çok bilgili değillerdi ama  politiklerdi. Bu davanın sorumlusu AKP ve Erdoğan dediler, adalet istiyoruz dediler, polislere sen kim oluyorsun, bu benim hakkım dediler. Ve oraya gittiler.
Bir maden işçisi, bu düzen böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek, hesabını soracağız, sonuna kadar takipçisi olacağız dedi.
Soma davası, Lenin’in ne büyük adam olduğunu en azından genç arkadaşlarımıza kanıtladı. İşçiler ve siyasal mücadele bakımından. Abiler, ablalar mutlaka okumuştur ama yeniden hatırlamaları için Lenin'i okumalarını öneririm. Bu zamanda çok lazım.
Fadik Temizyürek
 Perşembe, 16.04.2015