25 Kasım turnusol etkisi yaratarak geride kaldı. 364 güne rengini veren siyasal tartışmalar baki. Herkes ne kadar farklı olduğumuzu görmüştür. Örgütlerin büyük çoğunluğu sadece takvim günlerinde eylem yapıyor. 25 Kasım’da meydanlarda pankartlar, ellerde dövizler, çeşitli sloganlar vardı.

Herkesin sloganı ortadaydı.
Peki slogan nedir?
Öylece kelimeleri birleştirmek değil. Unutulmuş olsa da politik programın kısa, öz halidir. Özneye işaret eder, hedefi anlatır. Kitlelerle bağ önce sloganla kurulur. İlk gördüğümüz, aklımızda kalan o olur.
Ne önemi var ki diyenlere geçmişteki sloganlara bakmasını öneririm. Örnekleriyle karşılaşacaksınız. Sadece mirasa sırtınızı dayamak için değil bazı sonuçlarını görmek için de tarihe başvurabilirsiniz. Sloganlar hala mücadeleler arasındaki ayrımlar hakkında çok şey ifade ediyor. Kadınların kurtuluş mücadelesi için de öyle.
Bir yazar şöyle demiş: “Dil fark yaratır ve hedeflerimizi tanımlamak için kullandığımız sözcükleri sulandırırsak sonunda hedeflerimizi de sulandırmış oluruz.” Katılıyorum.

Sloganlar üzerinden birkaç değerlendirme yapacağım.
Ses çıkarma, birlikte olma, birbirimiz, kendimiz, savunma, öz savunma… Zıvana kelimesini bile gördük. Son zamanlarda sloganlar epey sulandı. Sulanan tek başına slogan değil. Apolitik olmayı tercih ediyorlar. Hedefsizlikleri sürüyor. Politik-felsefi netliğin olmaması savrulma yaratıyor. Kapitalizm koşullarındaki hakim liberal görüşün etkisi altına girildiğini görüyoruz.

Bazı yönleri ile ele alalım:

Kimi sloganlar artık “birbirimiz, kendimiz, ben kendim” derken “şahsım”a doğru gidiyor. Narsizm yayılıyor desem daha doğru olabilir. Uçuruma doğru gidiş var. Uyarıda bulunmak isterim. Bütün kadınlar için, herkes için olan sloganlar kullanılmıyor. Benmerkezci anlatım yayılıyor. Amacınızı nasıl ifade ettiğiniz önemli. Bizler politik bir hedef etrafında buluşup, asla yalnız yürümeyeceksin diyoruz. Bütün kadınlara.

Birlikte olmanın öne çıkarıldığı eylemler yapıldı. Hedefsiz birliktelik kadınların kurtuluşunu sağlamaz. Mümkün olsaydı nice ayaklanmalardan sonuç alınırdı. Birliktelik arkasında gizlenen durum örgütlerin erimesidir. Ayrıca kadınların hangi politik hedefte buluştuğu feminizmde de tartışma konusu. Sadece seslerin yükseldiği alanlardan 364 güne yayılan politika çıkmaz. Ses yükselmesi ve birliktelik sadece görüntü olarak kalır. Örgüt olarak kendiniz bir pratik ortaya koymak istediğinizde gerçekle yüzleşirsiniz. Yüzleştiğiniz anları görüyoruz.

Yaşanan yüzlerce kadın cinayetinin ardından çözümün öz savunma olduğunu anlatanlar var. Saldırı varsa savunma başlar deniyor. Kadınlar olarak özümüze dönelim, savunalım deniyor. Özcü yaklaşımla hemen el ele veriliyor. Kadınların yaşadığı ise anlatılanın tam tersi. Kadınlar eşitlik için daha fazla hak kullanmak istiyor. Saldırı kadınlar başkaldırdığı için geliyor. Bedeli ölüm de olsa erkek egemenliğine meydan okuyor kadınlar. Kararından dönmüyorlar. Savunma çizgisini önerenler kadınların politik ilerleyişinin gerisinde kalıyor. Kadın kurtuluş mücadelesinin geldiği aşama, hakları savunmanın epey ilerisinde. Siyasi iktidara geri adım attırdık. Öz savunma sözü dışında başka önerme göremiyoruz. Nasıl bir öz savunma? Kitle mücadelesi olarak mı, bireysel mi? Aracınız ne olacak? Anlatılmak istenen radikalizm mi? Tüm bu sorulara dair uygulama görmedik. Öz savunma örgütü tarafından bir yerin basıldığına ve kadınların kurtarıldığına şahit olmadık. Gördüğümüz şeyler öz savunma atölyeleri, bilinç yükseltme toplantıları. Çeşitli savunma sporlarının ücretsiz kursları. Halbuki toplum ve yasalar kendini savunamayacak olanı da korur.

Bazı sloganların sürekli talep içerdiğini görüyoruz. Kadınlar sürekli birilerinden istemek ya da talep etmek zorunda değil. Sürekli başkasından bir şey isteyenlerin kadınların kurtuluşu için nasıl bir ufku olabilir? “Sözümüz var” diye başlayan cümleler gerçekten de “söz” olarak kalıyor. Tıpkı tarihe not düşmek gibi. 25 Kasım ve 8 Mart’ta görünsün, instagramda paylaştıkları poz olsun. O kadar. Kadın mücadelesi nihai kurtuluş mücadelesinden bağımsız düşünülemez. Peki özel mülkiyeti kaldırmayı düşünüyor musunuz? Üretim ilişkilerinin sebep olduğu sömürü düzeni karşısında iktidarı da talep edecek misiniz? Bunlar üzerine düşünülmesi gereken konular. Bizler bu yüzden talep etmiyoruz. Hedefimizi biz gerçekleştireceğiz, diyoruz. Sloganımız: kadın cinayetlerini durduracağız. Ayrıca eskilerden de hatırlayalım; “Üreten biziz, yönetimi de talep ediyoruz, çok istiyoruz” değildi slogan, “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız”dı.

Kimilerinin de arayışta olduğunu görüyoruz. Kadın cinayetlerini durdurma mücadelesine “Yasalcılık yanlış, bazı düzeltmelerdir bunlar” demişler. Bu arkadaşların işçi sınıfı mücadelesindeki durumlarıyla tutarlı olmaları gerekmez mi? Kadın cinayetlerini durdurma mücadelesine, işçi hareketinden farklı mı bakıyorsunuz? Ev içi emeğin kamu eliyle toplumsallaşmasını sağlamak da, kadın cinayetlerini durdurmak da yasalarla mümkün olabilir. Tüm kadınları etkileyecek olan budur. Özellikle de yoksul işçi kadınları. Sınıf mücadelesiyle kadınların kurtuluş mücadelesi arasındaki bağı doğru kurmak, önce tutarlı olmaktan geçer.

Hep kötü ders çıkarılmaz. 2010 yılından bu yana kadın cinayetlerini durdurma mücadelesi isteyene ders olur. Umarım şimdi örgütlerin ve sloganların neden ayrı olduğu daha iyi anlaşılmıştır. Akıl yürütüp somut koşulların somut analizini yapan kadınlar, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nu kurdu. Yıllardır çözüm olan İstanbul Sözleşmesi ve  6284 için mücadele etti. İstanbul Sözleşmesi, siyasi iktidar saldırdığında neredeyse tüm örgütlerin gündemi oldu. Bu iki yaklaşım haliyle birbirinden ayrılıyor. Nitekim saldırı geriletildikten sonra İstanbul Sözleşmesi sloganının herkes tarafından tekrar rafa kaldırıldığını görüyoruz. Tesadüf değil: Bizim 25 Kasım sloganımız da “İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatacağız”. Kadınlar, kadın cinayetlerini durdurma hedefini her güne yayıyor. Erzurum'dan Elazığ'a, Konya'dan Çorum’a ve nice kentte mücadeleyi toplumsallaştırıyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Kadın Meclisleri'nin sloganları esas soruya yanıttır. Politik hedefi, öznesi, yüklemi ve bütünsel örgütü ile.