“İşsizim, açım, çocuklarım aç”...

Bu sözleri ne zaman duysak, herhangi bir devlet kurumu önünde kendini yakma eylemi yapanlar akla gelir oldu. Özellikle de son günlerde.

Hatay’da valilik önünde “çocuklarım aç” diyerek kendini ateşe veren baba, ardından meclis önünde işsiz olduğu için kendini yakma girişiminde bulunan vatandaş ve AKP grup toplantısına kadar girerek Erdoğan’ın sözünü kesen ve “çocuklarım aç” diyerek bağıran işsiz.

Geçen hafta kendini yakan işsizin ardından peş peşe “alım gücünde ilk sıradayız”, “işsizlikte sert düşüş olacak” açıklamaları yapan siyasi iktidar, bu kez de kendini yakan işsizin mevcut işini beğenmediği için işsiz olduğunu ve hatta kendisine bugüne dek toplam 44 bin TL sosyal yardım yapıldığını anlatmayı seçti.

Hiç utanmadan övündükleri “sosyal yardım” ayda 500 küsür TL’ye tekabül ediyor… İşte bize sabah akşam sosyal yardım anlatanların içine düştüğü açmaz tam olarak budur. Bir işsize yapsanız yapsanız ancak ayda 500 TL sosyal yardım yapabiliyorsunuz. Peki milyonlarca işsize?

7 milyon işsize sosyal yardım yapabilir misiniz?

Yaptınız diyelim o 7 milyon işsiz, üstelik buna ailelerini de eklediğinizde ayda 500 TL ile ne kadar süre idare edebilir?

Sosyal yardım palavraları çökmüştür. Artık siyasi iktidar bununla şov yapamayacak vaziyette. Ama işçilere, işsizlere hiç utanmadan “iş beğenmedi”, “sosyal yardım yaptık yetmedi mi” yaftalarını yapıştırmaktan bir an olsun geri durmuyor. Hatta daha da ileri giderek, meclisin kapısında kendini yakmak isteyen işsiz hakkında “yasa dışı eylem yapmak”tan işlem yapıyor!

Geldiğimiz nokta işte budur. Ekonomik kriz kendini daha nasıl ortaya koysun?

Tekere çomak sokulabilir

Bilelim ki bu sadece siyasi iktidarın açmazı değil. Hala “sosyal yardım” ile intiharların engellenebileceğini savunan, “dayanışma” adı altında yoksulluktan bir kısım insanı kurtarmanın mümkün olduğunu anlatan bir muhalefetle de karşı karşıyayız.

İşimizi zorlaştıran işte budur. Siyasi iktidarın manipülasyonlarına gün geçtikçe daha çok kişinin karnı tok hale geliyor. Bu yüzden AKP’nin “sosyal yardımı beğenmediler” ukalalığına diyecek yok ama ya muhalefetin “sosyal yardımlar yetersiz” tonundaki gerçek çözüm olmayan çözümleri öne sürmesi ile ne yapacağız?

Şurası açık ki “işsizim, açım” feryatları ile yapılan intihar girişimlerinin ardından, meseleyi “dayanışarak” çözebileceğimizi söylemek asıl meselenin üstünü örtmektir. Yoksulluğun nedeni “sosyal yardım” alamamak ya da daha az dayanışmak değil kapitalizmin kendisidir.

Üretim sürecine dahi katılmayan bir avuç zengin, açlık ve yoksullukla yaşayan milyonların ürettiği artı değere el koyarak servetini büyüttükçe büyütür. Temel çelişki işte budur. Bu tekere çomak sokmayan bir çözüm hiç mümkün olabilir mi? Bu eşitsizliği ortadan kaldırmadığımız sürece hangi yardım işsizliği bitirecek, hangi dayanışma yoksulluğun getirdiği çaresizliği yok edebilecek?

Böyle konuşuyoruz diye hemen umutsuzluğa kapılmayalım. İntiharların çözüm, bireysel kurtuluşun mümkün olmadığını görenlerin de olduğunu unutmayalım. Toplumun zenginler ve yoksullar olarak bölünmesinin doğal bir süreç olmadığını kavrayanlar ve bunu değiştirmek üzere harekete geçenler var.

Geçinememenin, borçlu olmanın, işsiz kalmanın, açlığın, yoksulluğun kader olmadığını gören ve meselenin sınıfsal olduğunu bilenler, bu sistemle kapışmayı seçmeli. Ve bize açların kader diye sunulanı nasıl değiştirebileceğini Nazım’ın şiirindeki gibi göstermeli:

“Açlık ordusu yürüyor 
yürüyor ekmeksizleri ekmeğe doyurmak için 
hürriyetsizleri hürriyete doyurmak için açlık ordusu yürüyor 
yürüyor ayakları kan içinde.”