Bir büyümedir tutturdular.
Ekonomi 2018’in Ekim ayından itibaren küçülüyordu. Bizim ekonomi yönetimi durur mu? O kadar büyüme sevdalısılar ki bunu bile “eski büyüdük” diye anlatmaya çalışıyorlardı. En son ekonominin %0.9 büyüdüğü verisi gelince bizimkilere yine olanlar oldu. Ne kadar da başarılıyız, aman da ekonomimiz nasıl şahlandı, bak nasıl da büyüdük…
Hani etiketlere fiyatı 1 TL yerine 0.99 kuruş yazan kötü satıcılar olur ya, tıpkı onun gibiler. %1 bile olamamış, %0.9’da kalmış büyümeyi allayıp pullayıp devleştirme gayretindeler. Ama evdeki hesap çarşıya uymuyor ve bu abartmada iki tür soruna tosluyorlar.
İlki, vatandaş kendi durumuna bakarak buradaki abartıyı ciddiye almıyor. Atıp tutmaların piri haline gelmiş bakan damat beyin komik duruma düşmesi dışında, bu boyundan büyük konuşmaların bir sonucu olmuyor. İşsizliğin, geçim derdinin hali ortadayken bu söylemlere herkesin karnı tok.
İkincisi, diyelim ki gerçekten bir büyüme var. O büyüme ne hikmetse bizim bu tarafa hiç uğramıyor! Cumhurbaşkanı maaşı tam 81 bin TL, asgari ücreti ise bunun sadece %2’si. Peki o zaman bu neyin büyümesi? Nalıncı keseri gibi “hep bana hep bana” yontan bir büyüme tablosu varsa, bunu halka ballandıra ballandıra anlatarak ne yapmak istemekteler?
Kısacası neresinden tutsak elimizde kalacak bir büyüme balonu ile karşı karşıya kalıyoruz. Buna son aylarda bir de “enflasyon düşüyor” yalanları tam eklenmişti ki bu ay TÜİK enflasyon verisini iki haneli rakamlara geri çıkarmak zorunda kaldı. Malum, inanan kalmadı kendilerine.
Hazır yeri gelmişken TÜİK’in verilerle oynama biçimine de değinmeden geçmeyelim. Söylentilere göre TÜİK, fiyat artışının tespiti için incelemeye gideceği işyerlerine önceden haber salıp etiket fiyatlarını zamsız olarak girmelerini istiyormuş. Ardından da tespite gittiğinde zamsız fiyatları tespitine yazıyor, böylece fiyatlar olduğundan düşük göründüğünden enflasyon da düşük çıkarılabiliyormuş.
Tabi, bu çarpıtma yöntemlerinden sadece bizim bilebildiklerimiz. Yani buzdağının görünen yüzü...
Yalanlara karşı gerçekler
Yalanlardan kafamızı kaldırıp gerçeklere doğru gelecek olursak: 12 aylık ortalama gıda fiyat artışı %20’nin üstünde. Enflasyon genelde %16’ya, sağlık ve tekel ürünleri gibi gider kalemlerinde ise %21’lere yaklaşıyor. Tabi, bunlar da TÜİK verisi. Yani ne kadar oynandığı belirsiz veriler. Ama bu hali bile sırıta sırıta anlatılan “tek haneli enflasyon”dan fersah fersah uzak.
Üstüne üstlük, son 3 dönemdir küçülmekte olan ekonominin, %0.9’luk büyüyebilmiş olmasını bir marifet gibi anlatıyorlar. Övündükleri duruma bakın. Yahu insanlar artık en temel gıdalarından kısıyor, alım gücü yerlerde, halk alışveriş yapmıyor. Bundan kaynaklı cari fazla verilip duruluyor. Ha gerçi, onla da övünüyorlar, o ayrı. Ama bu tabloda giderler sıfıra yaklaşınca azıcık büyüme oluvermiş. Görünen bu. Hal böyle olunca da ekonomi yönetimine inanan pek kalmıyor.
İnanan kalmadıkça korkular büyüyor. Korkular büyüdükçe, geçtik ekonomik kriz analizi yapmayı, “ekonomi kötü” demeyi bile yasaklamaya kalkıyorlar. Ama olmuyor. Delik çorap gibi bir yerini dikseler, diğer taraftan çıplak parmak görünüyor.
İşsizim, işsizsin, işsiziz
Ekonomi yönetiminin sırt çevirdiği gerçekler bununla bitmiyor. Örneğin bir yatırım verisi var ki evlere şenlik. %0.9’luk büyümenin gerçekleştiği 2019’un 3. çeyreğinde yatırımlar %13 küçülmüş. Bu, yatırımda küçülmenin üst üste devam ettiği 5. çeyrek. Bu da demek ki işsizlik daha da artacak.
Ekonomik krizin 2019’a en çok damga vuran gerçeği işsizlik oldu. Büyüme balonları nasıl patladıysa 1 milyon istihdam balonları da patladı. Bu istihdam nasıl yaratılacaktı zaten, plan neydi? Yeni üretim alanları mı yaratıldı? Özelleştirip sattıkları bütün kamu işletmeleri geri mi açıldı? Betona gömdükleri paraları halk için üretmeye mi harcadılar? Elbette hayır.
Kısacası ortada plan yok ama vaatten geçilmiyor. Ama bu işler artık öyle tereyağından kıl çeker gibi yapılamıyor. Boğazına girecek ekmeği düşünerek hareket edenleri manipülasyonlara inandırmak kolay değil.
Ekonomik gidişat söz konusu olduğunda manipülasyon dışında yöntem düşünemeyen siyasi iktidar işte bu nedenle tökezliyor. Ama artık karşısında öfkelenen, öfkeleri giderek homurtuya dönüşen, homurtuları ise zamanla kendi boğazını sıkanların kafasına indirecekleri bir balyoza dönüşecek olanlar var. Sınıf savaşımına hazır olsunlar.