“Ekonomi çok iyi, kasım ekimden, aralık da kasımdan daha iyi olacak, ekonomi şahlandı, ekonomi uçuyor…”
Aç tavuk kendini darı ambarında zannedermiş, derler. Bizdeki de o misal. Vatandaş borç içinde yüzüyor ama ne hikmetse siyasi iktidara göre ekonomi uçuyor. Bakın az önce andığımız atasözündeki tavuk bizim ekonominin durumuna da uyuyor. Bizdeki ekonomi de tavuk gibi. Kanatları var, çırpabiliyor ama uçamıyor. Kanadımla uçamıyorum, bari bir vasıta kullanayım diye tavuk aklıyla tam akıl ediyor, aa o da ne? Uçuşlar ekonomik kriz nedeniyle iptal.
Vallahi billahi şaka yapmıyoruz. Gerçekten uçuşlar iptal. Turizm Bakanı’nın kardeşinin şirketi Atlasjet ekonomik gerekçelerle bu hafta uçuşlarını durdurdu. Bakınız herhangi bir patron değil, direkt bakanın kardeşi olan patron bu. Tabi bunun üzerine bazı senaryolar da akla geliyor. “Eh devlette abisi var, iflas ilan edip devletten ödenek alma peşinde” şeklinde varsayımlar da yapılıyor. Varlık fonu ile Ağaoğlu bile kurtarılmadı mı? Bakanın aile şirketi niye kurtarılmasın?
Varsayımların doğruluk payını bir kenara bırakıp bakanın aile şirketini bile batacak noktaya getiren ekonomik kriz gerçeğine doğru yol alalım. Burada “batmak” derken ne kastettiğimiz önemli. Sanmayın ki patrona olan oluyor. Olmuyor efenim, olmuyor. Ekonomik kriz koşullarında büyük şirketlerden söz ediyorsak, karları düşmeye başlayınca patronlar sermayelerini koruyabilmek adına iflas ya da konkordato (yasal yollarla borçların ödenmesinin durdurulması) ilan ederek kendilerini güvenceye alıyor. Böylece kriz süreçlerini ya etkilenmeden ya da daha da büyüyerek geçiriyorlar.
Peki şirket batınca olan patrona olmuyorsa, kime oluyor? Geriye kalan herkese. Yani işçilere. Kapının önüne konan, battık diye tazminatları bile ödenmeden işten çıkarılan işçilere olanlar oluyor.
“Sarar”dım soldum!
Bakın bunun çok açık bir örneği Sarar’da yaşandı bu hafta. Tekstil patronlarının bir numaralı ismi, AKP’ye yakın patronlardan Sarar “küçülme” adı altında işçi kıyımı başlattı. “Emekli işçileri çıkarıp yerine gençleri alıyoruz, küçülmek ayıp mı” diye açıklama yapan firmanın %15-20 küçüldüğü biliniyor. Bazı mağazalar kapandı ve işçilere de “giderlerimizin fazlalığı ve siparişlerde yaşanan düşüşler sebebiyle üretim yapmayı ekonomik olarak sürdürebilmemiz mümkün görünmemektedir” şeklinde yazılar yollandı.
Oysa bu esnada patron basın açıklaması yapıyor ve aynen şu cümleleri kuruyordu: “Gayet güzel gidiyoruz. İhracat yapıyoruz, devlete, millete gayet güzel. İşimiz güzel yani.”
Çelişki nasıl da açık değil mi? Patron yalan konuşmuyor, doğru konuşuyor. Yani patronun işi güzel gerçekten. Ama işçiler? İşçilerin güzel olmayan bir işleri bile yok artık, onlar tamamen işsiz kaldı. Yaman çelişki işte buradadır.
Dünyadaki bolluğun, servetin %83’üne sahip olan %1’lik bir avuç azınlık ile o servetin tamamını üreten kendisi olmasına rağmen %17’sini paylaşmak zorunda olan milyonlar.
Gelir dağılımındaki eşitsizlik kapitalizmin temel taşı. Ekonomik krizlerde bu eşitsizliğin daha da artması krizin bir kuralı.
Halı mühim...
Dünyada da Türkiye’de de emek verenlerin adı gibi bildiği tek gerçek bu. Patronlar bir şekilde kendilerini kurtarır, olan işçiye olur.
Sadece patronlar mı, ülkenin ekonomisini yönetenler de kendileri refah sürüp, cefasını halka yıkmanın yolunu bulmuş. Cumhurbaşkanı maaşının asgari ücretin 37 katı olması bir yana, üstüne bir de bütçe tartışmaları başladı bu hafta mecliste. Sarayın bütçesinin nerelere gittiğini zaman zaman çıkan haberlerde görebiliyoruz. Son haber ise; 33 işçiyi gece gündüz çalıştırarak 108 metrekarelik dev bir Hereke halısı dokutulması.
Gördüğümüz gibi bir tarafa bolluk bereket var. Haşa, biz ekonomi kötü demiyoruz. Ekonomi maşallah birilerine çok iyi de bize kötü. Dev hereke halılarıyla, adını bilmediğimiz ikramlarla dolu saraylarda oturanlara, karı azıcık eksilmesin diye devletin kanatları altına girerek işçileri kapının önüne koyan patronlara niye ekonomi kötü olsun?
Teşvikler, vergi indirimleri, en düşük faizli krediler, ödemediklerinde borçlarının silinmesi, en kötü ihtimalle ertelenmesi, grev ertelemeler… Daha fazla zenginleşebilmeleri için her türlü kolaylığın sağlandığı patronlar Atlasjet ve Sarar örneğinde gördüğümüz gibi AKP’ye yakın sermaye bile olsalar batabiliyor. Ama yine de onları kurtaracak formüller bulunuyor, derhal devreye giriliyor. Borç içinde yaşayan milyonların kendilerini rahat koltuklarından edebilme ihtimali hariç, huzurlarını bozan bir mesele bulunmuyor. Öyleyse huzur kaçırtabilecek o tek ihtimali hayata geçirmek için kolları sıvama vaktidir.