Çok bilindik bir öğrenci bahanesi vardır. İyi not alınca “ben aldım”, kötü not alınca “hoca verdi”. Bunu devamlı yaparsanız dalga geçerler. AKP’nin ekonomi yönetimi de tıpkı buna benziyor. İşler iyiye gidince “biz yaptık”, işler kötüye gidince “dış güçler”.

“İyiye gidince” dediysek hemen aldanmayın. Burada kritik bir soru sormak gerekiyor: İşler kimin için iyiye gidiyor? Patronlar sınıfı için iyiye gittiği kesin. Teşvikler, vergi muafiyetleri, ucuza bol krediler, ranta açılan doğal alanlar, ertelenen grevler, polisin müdahale ettiği işçi direnişleri… Emek verenlere ise daha fazla işsizlik, eriyen maaşlar, zamlar, vergi yükü… Sınıf çelişkisi en keskin haliyle apaçık önümüzde.

Çelişkiler bu kadar belirginken bir de üstüne temelsiz atıp tutmak, kendi ipini çekmek gibidir. Ama buna sık sık tanık oluyoruz. Berat Albayrak enflasyonu kendi düşürmüş gibi böbürlenerek konuşuyor. Neymiş, enflasyon %5’e düşecekmiş. Daha bir ay evvel sunumunu kendisinin yaptığı ekonomi paketinde beklentisini %10 olarak açıkladığı enflasyonun, hiçbir şey yapmadan öyle durup dururken 5 puan birden gerileyeceğini söyleyebiliyor. Bu da yetmiyor, ekliyor: “Son çeyrekte ekonomide %4 büyüme bekliyorum.” Ne diyelim, daha çok beklersiniz!

Üretim yok, tüm tüketim ithalata dayalı, işsizlik diz boyu. Borç krizi içindeyiz. Bütün bu veriler karşısında hiçbir üretim planı olmadan ekonominin büyüyeceğini söylemek, tam da tuzu kuru bir işgüzara yakışırdı doğrusu. Son olarak da kafayı işsizliğe takmışlar. İşsizliği yaratan bu ekonomik gidişatın kendisi değilmiş gibi “işsizliği azaltacağız” naralarından geçilmiyor. Yine istihdam “yaratacak” patronlara kredi müjdeleri açıklanıyor. Açıkladığı her ekonomi paketinde patronlara güzellikler vaat eden damat Berat beyin bu tarz açıklamaları, akıllara hemen patronlar birliği TİSK’in bu hafta yayınladığı talepleri getiriyor: İşe girişlerde deneme süresi 6 aya çıkarılsın, esnek çalışma yaygınlaşsın. Türkçesi: 6 ay çalıştırdığımız işçiyi ihbar tazminatını hiç ederek kapının önüne koyabilelim, esnek çalışma adı altında işçiyi istediğimiz gibi çalıştırabilelim.

Kusura bakmayın ama artık bu işler sizin için bu kadar kolay değil. Eski çamlar bardak oldu, yani artık devir değişti. “Sırtına vur, ağzından lokmasını al” zamanları gerilerde kaldı. Hep siz öğrenecek değilsiniz ya, artık işçi sınıfı da öğreniyor. Haklarını savunuyor, direniyor, iş bırakıyor veya kaybettiği işini geri istiyor.

Merak etmeyin. Vatandaş enflasyonu da işsizliği de damat Berat’ın açıkladığı rakamlardan değil, kendi cebinden biliyor. Söylediklerini de ciddiye almıyor. Ama biz yine de üzerinde durmaya devam edeceğiz. Çünkü Albayrak’ın ekonomiyle ilgili manipülasyonlarını örnek gösterip ekonominin sadece “kötü yönetim” nedeniyle çıkmaza girdiğini, AKP yönetimi değişse her şeyin çok güzel olacağını savunan liberal bir eğilim de var. Gerçek bir sınıf savaşımı yürütebilmek için bu eğilimle de hesaplaşmak gerekiyor. Olayın sadece kötü yönetim olmadığını, en son muhalefetin yönetimindeki belediyelerde yaşanan işçi direnişlerinden görebiliyoruz.

Konunun ekmek olduğunu, sınıfsal olduğunu emek verenler anlıyor. İktidar partisinin işten çıkardığı işçilerle muhalefet partisinin işten çıkardığı işçilerin, birbirlerinin direnişlerini ziyaret etmesi bunun örneği.

Mesele ekonominin kötü yönetilmesinden ibaret değildir, mesele sınıfsaldır.

Tam da bu nedenle dört bir yanda işçi direnişleri var. Ekonomik krizde sermayesini büyütme derdinde olan patronların karşısındaki tek gerçek budur.