AKP yine bildiğimiz gibi. “Yeni ekonomi programı” der ama eski tas eski hamam. “Ekonomide değişim” der ama bunun üstüne yeni zamlar gelir. “Yargı reformu” der ama hukuksuzluk diz boyu.

Bakan damat Albayrak beyefendi yine sırıtarak planlarını anlatıyor: “Efendim, ekonomi şöyle büyüyecek, patronlara böyle teşvikler verilecek.” Sadece adı “yeni” olan bu ekonomi programının öncekilerden farkı yok. Paketinin süslü olması içinde çürüyüp giden ekonomik gidişatın kokusunu gizleyemiyor maalesef.

Yine çarpıtılmış bir takım rakamlar. Çarpıtılmış haliyle bile emek verenlere herhangi bir iyi şey vadedetmekten uzak programlar. Yine zengine teşvikler, krediler...

Hayır, bari açıkladıkları rakamlar gerçekle uyum göstersin. Yok, onu bile denk getirmeye uğraşmıyorlar. İşsizlik tek haneye inecekmiş, ekonomik büyüme %5 olacakmış. Bunlara kim inanır?

Hadi “öngörülerimiz tutmadı der geçeriz” diye düşünüyorlar diyelim. Bakan damat beyin “Değişim vatandaşımıza aynen yansıyacak” sözlerinin ardından vatandaşa ne yansıyor dersiniz? Elektrik zammı. Anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz.

Konunun özü de budur. Ekonomide bütün planlar, bütün programlar batık şirketlerin kurtarılması ve zenginlerin daha zenginleşmesi için emek verenlerin sırtına daha çok zam, daha çok vergi, daha çok işsizlik, daha kötü çalışma koşulları yüklemek anlamına geliyor. Bütün ekonomi programı açıklamalarının hemen ardından zamların gelmesi de bu fikrimizi doğruluyor.

Bu programda ne yok?

Adı yeni, kendi eski programlarla patronların karları bir milim azalmasın diye uğraşıp didiniyorlar. Peki bu programın özünde ne var? “Ne yok” diye baksak konuyu daha iyi anlarız. İşsizliğin düşmesi, büyümenin artması vaadi karşılığında gereken üretim önerisi programda yok.

2019’da işsizliğin %12,9’a, 2022’ye kadar ise %9’a düşürüleceği söyleniyor. Geniş tanımlı haliyle 9 milyona dayanan işsizlik nasıl azaltılacak? Üretimin olmadığı, tüm tüketim maddelerinin ithal edildiği, var olan kamu işletmelerinin birer birer özelleştirildiği, tüm bunlara bağlı olarak işsizliğin giderek arttığı bu tabloyu değiştirmeye dair hiçbir somut öneri yok.

Kamu giderleri azaltılacak deniyor. Ama sarayın bütçesi 2.6 kat artıyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? “Kamudan kısmak”tan tek anladıkları şeker fabrikalarından, tank palete, milli piyangosuna kadar her kamu işletmesini özelleştirmekten ibaret.

Enflasyonun düşeceği vadediliyor ama nasıl düşeceği ile ilgili hiçbir somut veri yok. Neden yok biliyor musunuz? Enflasyonun sadece sayısal olarak düşük çıkması kendilerine yetiyor da ondan. Her şeyleri göstermelik, her şeyleri sahte, her şeyleri yalan. Aylardır konuşuluyor, “baz etkisi” nedeniyle Eylül-Ekim 2019 enflasyonu geçen yıla göre düşük çıkacak diye. İşte şimdi çıktı, %9 diye açıklandı enflasyon. Bu rakam bize, enflasyonun geçen yıl Eylül ayında daha yüksek olduğunu gösterdi, o kadar. Yoksa hayatımızdaki zamlar değişmedi, zamların karşısında ücretlerin erimesi değişmedi, milli gelirden yoksula düşen payın gitgide azalması gerçeği değişmedi. Ekonomik gidişat hiç değişmedi.

Beton ekonomisine gömdükleri paralar, çöken inşaat sektörünü kurtarmaya yetmedi. Şimdi de batık inşaat firmalarını kurtarmak için Varlık Fonu devreye sokuluyor. Emek verenlerden tırtıklanan paralarla kurulan tüm fonlardaki ortak tek amaç; patronların kurtarılması. Varlık Fonu böyle, İşsizlik Fonu böyle. En son gözlerini diktikleri kıdem tazminatı da fona dönüştürülürse bunlardan farkı olmayacak.

IMF ile anlaşmak mı, Yeni Ekonomi Programı mı?

Yani kırk katır mı, kırk satır mı! Hali hazırda IMF ile bir anlaşma yapılmış değil, sadece görüşüldüğünü biliyoruz. Hatta AKP’nin en övündüğü konulardan biri “IMF’ye borcumuz yok” konusu.

Evet IMF’ye borcunuz yok da dış borç arş-ı alaya ulaştı. Türkiye’nin tarihindeki en yüksek dış borca ulaştığı TÜİK verileriyle bile itiraf edildi. IMF haricinde neredeyse uçan kuşa borcumuz var! Hem de bu borçların büyük kısmı özel sektörün, yani patronların borcu. Tabi patronların bu borcu da ne yapılıp edilip kamunun üzerine yüklendiğinden IMF programlarına çok benzer “Yeni Ekonomi Programları” açıklanıyor işte böyle.

İşçi sınıfına kemer sıkma, patron sınıfına karına kar katma politikaları olarak bilinen IMF politikalarının bir kopyası “Yeni Ekonomi Programı” adı altında şu an iktidar tarafından yapılmakta. Ama IMF ile anlaşılırsa şayet, bu politikalar daha da ağırlaşacak.

Tam da bu nedenle muhalefetin yaptığı gibi “denize düşen yılana sarılır” denerek IMF ile görüşme siyaseti ile de bir yere varılamaz. Ekonomik kriz günlerinde neoliberal safta yer alan hem iktidar hem de muhalefet siyaseten kaybetmeye mahkum.

Ne “yeni” ekonomi programları ne de IMF görüşmeleri ne de rakamsal olarak düşük göstermeyi başardığınız veriler, ekonomik çöküşü durduramayacak.