Ekonomik kriz günlerinde belki de en sık altını çizdiğimiz konulardan biri sınıf çelişkilerinin derinleşmesi gerçeği oldu. Neredeyse yaşanan her gelişme bizi bu sonuca götürüyor. Ekonomik kriz derinleştikçe, enflasyon arttıkça, yoksulluk arttıkça, işsizlik arttıkça, dış borç batağı arttıkça, apaçık patron sınıfı ve işçi sınıfı arasındaki uçurum da artıyor. Ekonomik kriz günleri, yalnızca patron ve işçi sınıfı arasında derinleşen uçurumu görmemizi sağlamakla kalmadı; aynı zamanda “muhalif” geçinen küçük burjuvaların da hop diye işçi sınıfının tam karşısında nasıl konumlanıverdiği gerçeğini gözler önüne serdi.

Son günlerde burjuvazinin yalanlarını ortaya koyan yeni gelişmeler yaşanmaya devam ediyor. Çok değil bundan 3 hafta önce TÜİK 2018 Kasım ayı işsizlik verilerini açıklamış, işsiz sayısının 4 milyona dayandığı ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine 2019’da ekonomik krizin yaratacağı en önemli sorunun enflasyon değil işsizlik olacağı değerlendirmesini yapmıştık. Tam da bu değerlendirmeyi doğrular biçimde bu hafta TOBB’un başrolünde olduğu bir tiyatro sahnesi yaşandı. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu 2.5 milyon istihdam sözü verdiklerini söyleyiverdi.

Akıllara Nasreddin Hoca’nın kendisine 100 sopa cezası veren kadıya “Sen ya dayak yememişsin ya da sayı saymayı bilmiyorsun” sözünü getiren bir söylem doğrusu. Öyle ya ülkede ekonomik kriz giderek derinleşiyor, işsiz sayısı 4 milyona dayanmış, sen tutup bunun 2.5 milyonuna istihdam sözü veriyorsun. Üstelik de bunu AKP’nin nisan ayı sonuna kadar sağlanacak her ilave istihdam için 3 ay boyunca işçilerin maaşını, prim ve vergilerini karşılama sözüne dayanarak yapıyorsun. Eh, şeytan ayrıntıda gizli diye boşuna dememişler. Maaşların 3 ay devlet tarafından ödenmesi ve yeni işçi istihdam eden patronlara yapılacak ek teşvik sözlerine karşılık 2.5 milyon istihdam sağlama garantisi veriliyor. Yani işsizlik “geçici” olarak düşürülecek. 3 ay maaşlar devlet tarafından ödendikten sonra 4. ayda o işçilerin işten çıkarılmayacağının herhangi bir garantisi yok. Kaldı ki sanayi üretimindeki düşüş rekora doğru koşarken üretimi artıracak önlemler almak yerine patronlara teşvik vererek geçici işçi almalarını özendirmek de tam AKP’ye yakışan bir taktik doğrusu. Önce seçime kadar tanzim satışları başlatıp ucuza sebze satarak “enflasyonla mücadele” ediyor gibi görünmeye çalıştılar, şimdi de seçime kadar işsizlere geçici iş imkanı yaratarak istihdamı artırmış gibi görünme derdine düştüler. Buradaki kilit kavram: “seçime kadar”. Size sorarlar, madem bu kadar kolaydı, neden şimdiye kadar yapmadınız?

Öngöremediğiniz gerçek şu ki; geçici iş imkanı sağladığınız bu 2.5 milyon insan işleri ellerinden alındığı vakit, sistemli bir mücadeleyi başarırsa sizi koltuklarınızdan edebilir! Bir değil, iki değil, tam 2.5 milyondan söz ediyoruz.

İşsizliği düşüremezsiniz

Şöyle diyor TOBB Başkanı: “Cumhurbaşkanımızın istihdam seferberliği çağrısına yönelik ilk adımı atıyor, ‘Burası Türkiye Burada İş Var’ kampanyası başlatıyoruz. İstihdam kampanyasına katılın, bu tarihi desteklerden faydalanın. En az bir işsiz vatandaşımızı işe alın, ekonominin büyümesine katkınız olsun.” Nasıl da gizli niyetlerini açık eden sözler bunlar. İşçi istihdam edenler “tarihi” desteklerden faydalanacaklarmış! Kimbilir hangi “tarihi” fırsatlar yine burjuvazinin ayaklarına serildi de bu konuşmayı yapıyor. Bir de “ekonominin büyümesine katkınız olsun” kısmı var ki evlere şenlik. Ekonomik büyümenin giderek düştüğü hatta yerini küçülmeye bırakacağı öngörülerinin yapıldığı şu günlerde ekonomik büyümeden söz ediyor TOBB Başkanı. Herhangi bir erteleme operasyonu çekilmezse eğer, 11 Mart’ta yani yarın, TÜİK tarafından 2018 son çeyreğine ilişkin ekonomik büyüme verilerinin açıklanması bekleniyor. Eğer beklendiği gibi rakamlardan ekonomik küçülme sonucu çıkarsa, sanıyoruz başkan bey bu küçülmenin her işverenin en az bir işsizi işe almasıyla geri döndürülebileceğini zannediyor. Bu söyleme en koyu burjuva iktisatçının bile gülmesi icap eder. Böyle kapitalizm ne görüldü ne duyuldu vallahi. Üretimi artırmakla uğraşma, sistemi yapısal olarak krize sokan durumları pas geç , her patronun bir işsize iş vermesi yöntemi ile işsizliği azaltmaya çalış. Patronlar dünyasının yalan rüzgarına hoşgeldiniz. Bu yöntem bile değil kandırmaca. Geçici iş vererek işsizliği çözemezsiniz, aksine daha da kalıcı hale gelmesine neden olursunuz. Keza işsizlik kapitalizmin yapısal bir sorunudur. Hele de ekonomik kriz dönemlerinin en öne çıkan sorunlarından biridir ki ekonomik krizin derinleşmekte olduğu günümüz Türkiyesi’nde bu gerçek ortada.

Enflasyonda düşüş olduğuna dair hiçbir somut veri olmadığı halde “Başarılı gıda politikamız sonucu enflasyon %20 düştü” diyen bir Ekonomi Bakanı’nın olduğu ülkede, kapitalizmin bir numaralı temsilcilerinden olan patron sözcüsü de bol keseden istihdam sözü verebiliyor işte. “Ekonomide işler iyi gidiyor” kandırmacasına daha çok yükleniyorlar bu sıralar çünkü seçim yaklaştı. Ama her seferinde baltayı taşa vuruyorlar. Merkez Bankası’nın faiz düşürme kararı ile yükselen doları düşüremeyecekler, enflasyonu düşüremeyecekler, işsizliği düşüremeyecekler. Gerçeklerimiz bunlardır.

Aynı belediye otobüsündeysek neden herkes akşam farklı yemek yiyor?

Kapitalist patronları ve onların temsilcisi AKP’yi anlıyoruz tabi. Ekonomik kriz gerçeğinin üstünü örtme hamleleri üretmekle meşguller. Yukarıda saydığımız yöntemlere bu nedenle başvuruyorlar. Bunun karşısında ana muhalefetin vaziyetini ise geçen hafta detaylıca ele almıştık. Muhalefet “ekonomik kriz yeni başladı” düzeyinde ve gerçeklerin fersah fersah uzağında. Uzağında olarak kalsa yine iyi. Geçtiğimiz hafta yaptıkları “Ekonomik kriz ancak milli mutabakat ile çözülebilir” önermesi, yani işçi sınıfına patronlarla uzlaşmasını önermek anlamına gelen tipik burjuva palavralarına başvurmaları yetmezmiş gibi, bu hafta da “aynı belediye otobüsündeyiz” kampanyası başlattılar. Ismarlasak denk gelmez gerçekten. Bu kadar üst üste gelebilir, pes doğrusu. Aynı gemide mi olmak istiyorsunuz, aynı belediye otobüsünde mi gerçekten ilgilenmiyoruz. İlgilendiğimiz tek gerçek; tam bir işbirlikçi pozisyonuna tam gaz devam etmekten öteye gitmemeniz. Bir vatandaş sosyal medyada yayınlanan “Aynı belediye otobüsündeyiz” kampanya videosunun altına şunları yazmış: “Aynı belediye otobüsündeler ama herkes akşam farklı yemeği yiyor.” Anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz. İşte yüzünüze vuran gerçek budur. Mesele sınıfsaldır. Küçük burjuvazinin ekonomik kriz dönemlerinde işçi sınıfını satmasına örnek teşkil ediyorsunuz ve bize Cem Karaca’nın küçük burjuva elitlerini anlattığı şarkısını hatırlatıyorsunuz:

“Bu yaz yine güneydiniz, bol rakı, güneş ve deniz
Her şey bir harikaydı ancak yerli halkı beğenmediniz
Burda da orda da o aynı barlar, hep o aynı yarım porsiyon aydınlık
Aynı çehreler aynı laflar, vallahi hiç değişmemişsiniz”