Ayrıca İran rejimi; Ortadoğu’daki en güçlü devletlerden birinde iktidar sahibidir, ABD’yi korkutacak bir nükleer program geliştirebilmiştir ve bugüne kadar kendisine karşı yükselen toplumsal muhalefeti bir şekilde sindirmiş ya da bastırabilmiştir. Dış politikasında da önemli atılımlar gerçekleştirmiş; Ortadoğu’da AKP Türkiye’sinin aksine, gerçek anlamda bir bölgesel güç olabilmiştir. Yani işler, direnen İranlılar için o kadar da kolay değil.
Ama tabii devlet yönetmek yalnızca bir sürü tank üretebilmek, çok kuvvetli bir ordu kurmak, nükleer silahlar üretmek, bölgesel savaşlarda etkin rol oynamaktan ibaret değil. Devlete vergi veren, devlet dairelerinde görev alan, o devlet sınırları içerisinde işletmeler açan, o devlet sınırları içerisindeki iş yerlerinde ömür tüketen insanlar var. Sanılanın aksine, emperyalist ülkelerin bölgedeki politikaları için veya o politikalara karşı bir “varoluş” içinde değiller.
Bu insanların aynı bizim burada, Türkiye’de karşılaştıklarımız kadar gerçek, tüm hayatları hakkında büyük sorunları ve çözemedikleri ekonomik, toplumsal sorunlar var. Ki, büyük kitlelerin hareketlenerek bir güç haline gelmesi, pek önem arz etmeyen sıradan insanların gündelik yaşantılarıyla doğrudan ilgilidir.
Bizim dışımızdaki ülkelerin yalnızca “jeopolitik” önemini ele almak tedavisi zor bir tür hastalık olduğu için elbette İran’da sokağa çıkan kitleler, bazıları için CIA komplosunun ha demesiyle olabilecek şeyler gibi geldi. Ekonomik bunalıma tahammül etmemeye karar veren, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin deyimiyle “daha fazla özgürlük isteyen” İranlılar farkında olmadan büyük bir komplonun taşıyıcılığını mı yapıyorlardı?
Bir toplumun gündelik yaşantısının dayanılmaz hale gelmesi politik açıdan göz ardı edilemez bir konudur. Aynı toplumun buna binaen sokağa çıkması, hele hele baskıcı bir dinsel rejime karşı protesto gösterileri yapması da öyledir.
Emperyalistlerin ve diğer ülkelere müdahale etmek, o ülke topraklarında nüfuz sahibi olmak isteyen devletlerin komplolar kurduğunu veya kurabileceğini inkar edemem. Ama emperyalistlerin dünyasında komplo, hile ve zorbalıktan daha fazla bir şey varsa o da ezilenlerin öfkesi ve bunalımı olabilir. Kimse de çıkıp mollalar ABD’ye kafa tutuyor diye İranlıların yaşadığı sorunları ve buna karşı bir şeyler yapma çabasını “göz ardı” edemez veya bazı bahanelerle değersizleştiremez.
Benzer bir tecrübeyle iktidara gelen mollalar, emirleri altındaki Devrim Muhafızları’na, Besic milislerine rağmen, iktidarı ellerinde tutamayabileceklerini çok iyi biliyorlar. Eğer birileri artık “Diktatöre ölüm!” diyorsa, her an güvendikleri dağlara kar yağabilir. 1979’da yendikleri Şah Muhammed Rıza gibi ülkeyi terk etmek zorunda kalabilirler. ABD Başkanı Donald Trump başta olmak üzere gösterileri destekleyeceklerini açıklayan batılı ülkelere karşı da tetikte olacaklar, iyi bildikleri kitlelere karşı da.
Belki İran’da İslam Cumhuriyeti derhal yıkılmayacak ama direniş iradesi gösteren İranlılar bu enerjinin birikeceği ve akıntıyı yönlendireceği aygıtları inşa etmeye, aynı bizim burada yapmaya çalıştığımız gibi, başlamalı.
Öyle ya da böyle tarih bizden, ezilenlerin her türlü haklı direnişinin yanında olmayı bekleyecektir. Emperyalistlerin tüm komplolarına karşın, tüm komplolarına rağmen.
Eğer böyle yapmaz isek tarih bizi, aynı sebepten dolayı aşağılayacaktır. Bu en acımasız mahkemede en ağır suçlardan yargılanmak istemiyorsak sıradan insanların isteklerini göz ardı etmemeliyiz. Göz ardı etmeyelim.