Ortadoğu’da yaşayan neredeyse herkes, hayatında kendi ülkeleri üzerinde emperyalistler tarafından oynanan en azından bir oyun olduğunu duymuştur.

Emperyalist ülkelerin Ortadoğu, Afrika gibi bölgelerde nüfuz sahibi olduğu, oralarda savaşlar çıkarmak, hükümetler devirmek gibi bir dizi uygulamayı gerçekleştirdiği sır değil tabii ki. Onlara göre, mesela, aşırı üretilen silahların satılabilmesi için neden ortadoğulu halklar birbirlerini öldürmesin? Neden bazı işbirlikçi hükümetler emperyalist politikaları o bölgelerde yürütmesin? Bir emperyalist neden ellerini fazla kirletsin? Bir emperyalist ülke, vekalet verdiği bu ülkelerle neden uzun vadeli ekonomik ilişkiler geliştirmesin? Neden petrol gibi değerli hammaddeler üzerinde kontrol sağlamasın?

 

Ve en son Kudüs meselesinde olduğu gibi; neden bir emperyalist ülkenin başkanı, ülkesi içinde çözemediği politik sorunlarını ortadoğu gibi sorunlu bir bölgeyi savaşa sürüklemekten çekinsin?

 

Bunlar emperyalistlerin oyunları denen uygulamaları kapsıyor. Her zaman sıradan bir insan olarak yaşayacağını düşünen bizler elbette, ülkelerimiz hakkında bu kadar rahatlıkla karar verebilen bu ceberrut devletlerin yaptıklarına onların “oyunları” olarak görebilirdik. Buna ancak sonsuzluğa kadar hayran kalabilir, hem de ancak nefretle bakabilirdik.

 

Fakat oyunlar çok da doğru bir tanım değil. Çünkü emperyalist politikalar ne keyfi sebeplerle hayata geçiyor, ne de biz de onlarla oynayabilecek durumdayız. Zaten oyunlar dediğimizde de, kulağa eşit şartlarda yapılan bir maçtan çok, fazla zeki birinin bir başkasını kandırması gibi tınlıyor. Bence, oyun tanımını böyle hemen kabul etmekteki esas sorun bu başlığın altında yer alıyor.

 

Yani birileri sürekli olarak bizimle ve bizim gibi ülkelerle çeşitli oyunlar oynuyor ve bizi kandırıyor. Doğru mu? Doğru, ortadoğu hükümetlerinin neredeyse hiçbiri, emperyalist politikalara karşı tarihsel anlamda etkili bir direniş geliştiremedi. Çünkü her zaman kazanması daha mümkün olanların, yani emperyalistlerin tarafındaki oyunlara meylettiler. Bu vesileyle de, ortadoğu artık emperyalistlerin her yerde istediği arabaya binip istediği ahırda uyuduğu bir bölge haline geldi.

 

Bu böyle olsa da, sosyalist yazında bu terminolojinin ve düşünme biçiminin kabul görmesi olağan mıdır? Değildir, çünkü sosyalistler kandırılacak insanlar değildirler. Olmamalıdırlar. Ortada bir “oyun”, bir politika varsa buna bir özne olarak dahil olabileceklerini bilirler. Bilmelidirler. Bütün haritaya göre düşünebilirler. Düşünmelidirler.

 

Sosyalizmin içinden “emperyalizm kağıttan kaplandır” diyebilen ve bunu gösterebilen insanların, insan toplulukları geçmiştir. Sosyalistler günümüzün az gelişmiş ülkelerindeki politik yanılgıların tuzağına düşmemeli, oralardaki toplumları da böyle sağlıksız fikirlere yöneltmeyecek şekilde hareket etmelidirler. Tarihte ancak böyle hareket ettiğimizde başarılı olmuştuk.

 

Emperyalistler sürekli olarak bizim ülkelerimizde savaşlar çıkartıyor, gericiliğin koruyucusu olarak yer alıyorlarsa bu, onların keyiflerine göre kurguladıkları bir oyun değildir. Bir zorunluluktur. Emperyalistler ezilenler olmadan varlıklarını sürdüremezler. Sebebi belli olmayan, milyonlarca insanın ölümüne sebep olan savaşların sebebi budur. Emperyalist politikaların gökten inme olmadıklarını Irak ve Suriye gibi örneklerden kanlı canlı gördük.

 

Öyle her istediklerini yapabildikleri, her planlarını uygulayabildikleri bir durum yok. Çünkü “emperyalizmin oyunları” ideolojisinin gözardı ettiği çok önemli bir şey var; halkların iradesi. Orada yaşayan insanların seçimleri, işbirlikçi hükümetlerini dinlemeyenlerin oluşturduğu politik aygıtlar ve verdikleri kitlesel mücadeleler var. Emperyalistlerin ortadoğuyu matematik problemi çözer gibi çözememesinin, hala en kötü anılarını burada yaşamış olmasının sebebi budur.

 

O yüzden “Filistin’deki intifada neden olmadı?” diye hayıflanmanın çok da bir manası yok. Yıllardır “oyun” dediğimiz politikalar yoğun politik hesaplarla, devasa bütçelerle ve her şeyden önemlisi de milyonlarca insanla yapılıyor. Bizi emperyalistlerden kurtaracak olan şey, tek başına öfke veya intikam değil. Yıllar süren işgal, birkaç günde kendiliğinden ortadan kalkmaz.

 

Onlar nasıl ortadoğu halklarını iliklerine kadar nasıl soyacaklarını düşünüyorlarsa biz de onları geri püskürtmek için neler yapabileceğimizi öyle düşünmeliyiz. Onlar nasıl tanımadıkları milyonlarca insanı politikalarında kullanıyor ve ölümlerine sebep oluyorlarsa, biz de milyonlarca insanı politikleştirmek için çabalamalı ve onların gücüne güvenmeliyiz.

 

Evet emperyalistlerin bir sürü pahalı ve çok havalı silahları, teçhizatları var. Bunlar bizi dehşete düşürebilir. Fakat Mao’nun dediği gibi; savaşta silahlar çok önemlidir, fakat belirleyici olan değildir. Belirleyici olan silahlar değil, halktır.