Saray rejimi, Erdoğan’ın kendisinin belirttiği üzere, Türkiye’nin bir “kabile devleti” olmadığını ortaya koymak için ABD’nin vize yasağına misilleme yaptı. Bu büyük haydutun bölgedeki en önemli ortakları olan ülkemiz hükümetleri ABD’ye karşı bu kadar ileri gitmeye hiç cüret edememişlerdi.

Bu hamlede de üst düzey bir cesaret, kararlılık olduğu söylenemez elbette. Bunlar ya sermaye düzeninin ya da Saray medyasının yayın organlarında yazabilecek şeyler. Buna benzer büyük kafa tutmaları da çok gördük. “Dünya liderliği” kompleksinin, AKP için hiç de iç açıcı olmayan sonuçlar doğurduğunu da hepimiz biliyoruz.

Rus uçağının düşürülmesinden ülkemizin başkentinde bir Rus büyükelçisinin öldürülmesine kadar süren anti emperyalist mücadeleyi hatırlayalım. Başka bir ülkede, anayasaya aykırı bir şekilde seçim çalışması yapmak için giden bakanın yarattığı anti-emperyalist şamatayı da hatırlayalım. Almanya’yı nazilikle suçlayan AKP’nin, Alman şirketlerini aslında Türk şirketleri olarak görme nezaketi gösterdiğini hatırlayalım. Bunlar, AKP’nin emperyalizme karşı ‘mücadele’sini tarif etmeye yeter.

AKP tamamen ABD’nin dizayn ettiği bir örgütle ittifak kurdu, iktidara geldi. Yıllarca o örgütle aynı yağmurda ıslanıp, aynı yolda yürüdüler; ülkemizde ve bölgemizde emperyalistlerin politikalarını uyguladılar. Hatta Erdoğan bir keresinde, “Ben BOP’un eşbaşkanıyım” diyerek işbirlikçi rolünü böbürlenerek açıkladı. Hem o kadar uzak da değil; daha vize krizi patlak vermeden önce yandaş gazeteler ABD ile “hiç olmadığı kadar yakınız” diyorlardı.

ABD’ye ve tüm diğer emperyalistlere yaranmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazır oldular her zaman. Geldiklerinden beri rolleri onların taşeronluğunu yapmak oldu. Hala da budur. Belli ki iç siyasette yaşadıkları sorunları her zaman dış ilişkilerde gerginlik yaratarak çözebileceklerine inanıyor, “ne var anti-emperyalist de olamaz mıyız?” diyorlar.

Olamazlar. Anti-emperyalizm sadece cahil cesaretiyle edinilebilecek bir tavır değildir. Bazı gözükara hamleler yapmak anti-emperyalizm değildir. Her koşulda ezilenlerin, sömürülenlerin yanında olmak ve haklarını sonuna kadar savunmayı gerektirir. Anti-emperyalizmin anlamı, Saray rejiminin ucuz politikalarıyla boşaltamayacağı kadar büyüktür.

Çok merak ediyorlarsa; bir kendi geleneklerine, tekbirler getirerek emperyalistlerin güvenlik gücü olanlara, bir de  6. Filonun önünde dimdik ayakta duran devrimcilere baksınlar. Asla sahip olamayacakları o büyük cesarete ve daima ezilenlerden yana olmanın verdiği haklı gururu görsünler.