Derdimiz önümüzdeki çetin savaşıma hazırlanmak olmalı. Sınıfları ortadan kaldırmayı amaçlıyorsak bunun dolambaçlı, sarp, engebeli yollarında kaybolmayacak kadar yetenekli olmamız gerekir. Hareketin tüm toplumu bereketlendirdiği zamanlarda bize yol gösterecek olan yalnızca ama yalnızca doğru politik taktiklerdir. Doğru taktikleri, anın görev ve gerekliliklerini saptayarak uygulayabiliriz.

Taraf seçmeyi bilmeyenler zafer kazanamazlar

Uzun ve kitlesel bir yürüyüş, ülkenin tüm gündemini belirledi. Halkın faşizme karşı tüm tepkilerini çözündürüp tek bir kelimeye indirgeyebildi. Bazı eğilimler de bu hareketi karalamak adına çok çaba gösterdi. Sadece ve sadece sosyalizm için mücadele edilebilir, burjuva siyasetçilerle aynı taraftan yürümek mücadeleyi kirletir dendi. Düzenin hukukuna bağlı olarak seçimlere giren sosyalistler, “düzen içi siyasetin kuyrukçuluğunu asla yapamaz” dendi. Bu aykırı, fakat yalnızca gerçekliğe aykırı fikirleri savunanlar işi demokrasiyi yadsımaya, milyonları küçümsemeye kadar getirdi.

Yürüyüşe katılanlar burjuva siyasetinin kuyrukçuluğunu yapmakla, sağcılarla, liberallerle aynı yolda yürümekle suçlanıyor. Konuyu bu şekilde ele almak, ülkedeki toplumsal çelişkileri yanlış analiz etmek demektir. Ne siyasi koşullar, ne de adalet yürüyüşü emekçilerin kendi özgül çıkarları ile ilgilidir. Şu an temel çelişki, demokrasiyi ayaklar altına alan, demokrasiyi tedavülden kaldırmak için devletin tüm imkanlarını seferber eden saray rejimidir. Baş çelişme, rejimin yanında olan ve olmayan kitleler arasındadır. Ülkenin tamamını ilgilendiren konulardan azade, bağımsız bir çizgiye sahip olunamaz.

Bir mücadelenin tarafları belirlenmeye başladığında yapılacak şey soyut kavramları konuşmak değildir. Devrimciler, ülkelerindeki en ileri hareketleri güçlendirmekle sorumludur ve buna göre taraf alırlar. Siyasi saflaşma başladığında doğru tarafı seçmeyi bilenler, çok daha çetin geçecek olan gelecek mücadelelerde zafere daha yakın olacaklardır..

Öncülük zorla dayatılmaz, tecrübeyle benimsetilir

Düşünceler sistematiktir ve onları belirleyen, maddenin hareketidir. Daimi bir hareketliliğin içinde sabit kalarak, tutarlı fikirlere sahip olunamaz. Buradan hareketle; güncel demokratik sorunların ivediliğini kavrayamayan ve kendilerini geri çekenlerin, işçi sınıfının çıkarlarını her zaman geleceğe devretmesi tesadüf değildir. Solun kitlelerle siyaset yapma olanağına karşı daima en radikal “duruş”u sergileyenler, hareketin yasalarını idrak etmeye nazır olamazlar.  

Demokrasi halkın tüm sınıflarının, tüm toplumun - burjuva anlamda - egemenliği anlamına gelir. Demokrasiye karşı olan bir rejim tüm topluma karşı bir rejimdir, bir diktatörlüktür. Bir diktatörlüğe karşı ancak tüm toplumsal kesimleri kapsayan geniş bir cephe altında savaşım verilebilir. Bu mücadelede aktif rol alacak olan emekçilerin de çıkarları vardır. Hele ki grevleri yasaklanan, basit ekonomik taleplerini bile sunamayan emekçileri, ancak kitlesel politik mücadele öncü bilincine ulaştırabilir.

Emekçi sınıflara nasıl ve ne için mücadele edileceğini ‘’bilgece’’ öğretmek istiyor, onları ellerinizle şekillendirmek istiyor olabilirsiniz. Fakat gerçekte işler böyle yürümez, kitleler emir ve talimatlarla harekete geçmez. Öncülük zorla dayatılmaz, tecrübeyle benimsetilir.

Hazır reçetelerle siyaset yapılmaz

Emperyalizme karşı olmanın bir gerekliliği olarak, sadece bir sermaye iktidarına karşı olunamayacağı ifade ediliyor. Görünürde tumturaklı olan bu sav, yalnızca savunucusunun dar görüşlülüğüyle ilgili olabilir. Çünkü emperyalizm uzakta, belirsiz bir olgu değildir. Mahir yoldaşın dediği gibi, içsel bir olgudur. Emperyalizm devletin başında, parlamentoda, siyasal iktidarda, ülkenin her yerindedir. Onu var eden, zehirli köklerini toprağımıza salanlar onun yerli işbirlikçileridir.

İktidarın tek bir kişide toplanmadığı zamanlarda bile politik eylemliliğin çürüttüğü bu tezin, günümüz koşullarında nasıl savunulabildiği akıl sır erecek şey değil. Emperyalist politikaların başat uygulayıcısı konumundaki rejime, üstelik faşist bir rejime karşı mücadele edilmeyecekse kime karşı mücadele edilecek? Halkımızın yaşadığı tüm felaketlerin hesabını sormak için Pentagon’a füze mi yollayacağız?

Biz havada yüzen bazı kavramlar üzerine metinler yazmaktan değil, somut koşulların somut değerlendirmesinden ve o koşullara göre bir eylemliliğin geliştirilmesinden yanayız. Sorunlara hazır reçetelerle karşılık verilmez. Güncel sorunlar kendi çözümlerini dayatır. Ancak anın temel çelişkilerini saptayabilenler doğru adımları atabilirler. Yalnızca bazı genel kaideler, ilkeler ve büyük sözler üzerinden siyaset yapılamaz. Devrimciliği bir kültürel faaliyet ya da bir çeşit yaşam tarzı olarak ele almıyorsak, dirsekleri çürütmeli ve ülke çapında siyasal mücadeleyi nasıl geliştireceğimize çalışmalıyız.

Gocunmayalım

Kitle hareketinin içinde sosyalistlerin etkisinin olamayacağı da bir gerekçe olarak sunuluyor. Solun gerçekten de böyle bir harekete etkisi oldukça az olabilir. Yine de sosyalistlerin, emekçi kitlelerle politik mücadele içinde kazanacağı çok şey vardır. Emekçiler için bir siyasal eylem, binlerce “devrimci değer”den daha anlamlıdır.

Bolşevikler kendilerini bir papazın arkasında, başarısız bir devrimde sınamaktan gocunmamışlardı. Biz de yürüdüğümüz yoldan gocunmamalıyız. Tarihin önümüze koyduğu olanakları değerlendirmeli, nihai hedeflerimize doğru milyonlarla birlikte yürümeliyiz.

*Yarın dergisinin 7. sayısında yayımlanmıştır