Ne kadar paradoksal ki, dünyada yeterince besin de var, HIV ilacı da. Bunların Afrika’ya ulaşamaması da mümkün değil, dünyada yeterince gelişmiş ulaşım araçları da var. Yani bu yokluk, yokluktan değil, sistemden.

 
Haberler, eğer belirli bir dikkatle üzerine düşünmeyi biliyorsanız, başlı başına bir eğitim dersi aslında. Son günlerin öne çıkan gelişmelerine bakın;
Ne kadar paradoksal ki, Kürt sorununda barış için başlayan süreçte, hava bombardımanlarıyla köyleri boşaltmaya gelindi. 
Anneler ağlıyor. Daha gözünün yaşı kurumamış annelere, yenileri ekleniyor. Hem de her seferinde şaşmaz biçimde “ben yaşadım, başkası evlat acısı yaşamasın” diyen annelere. İkincisi, dünyada kriz ve artık burjuva iktisatçıların bile söylemeden edemediği Marks’ın hayaleti dolaşırken, bu Heron’lara ve bombalara para verilmesine kim, hangi hakla karar veriyor? Üçüncüsü, köy boşaltmalarının sonunun meclisi boşaltmaya varabildiğini gördük daha önce. İşte anında, Demokrat Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, Barış ve Demokrasi Partisinin (BDP) kapatılması gerektiğini dile getirmiş. Peki, darbecilerin yargılandığı bu dönemde buna nasıl cesaret gösterebiliyor bir siyasetçi? 
Ne kadar paradoksal ki, Zeybek’in bu cesareti bulmasını, darbecilere “dur” demiş olan AKP sağlıyor. 
Önce AKP BDP’lileri hedef gösterdi ve bu zemini hazırladı. Bu aynı AKP, kendi partisinin kapatılması gündeme geldiğinde darbecilere karşı parlamentoyu savunmuş ve çok da iyi yapmıştı. Peki ya kendi partisinden başka partiler?
Ne kadar paradoksal ki, militarizm bitti, “sivil” siyaset ne güzel denilen günlerde, savaş makineleri çalışmaya başladı. 
Yani öyle YAŞ toplantısında poz vermekle olmuyor. Ama bizim hükümetin işi gücü şov yapmak. Davos’ta, Suriye’de ve en son Somali’de. Somali ve başta sahra altı olmak üzere Afrika’da ne olmakta olduğunu aslında onlar da biliyorlar. Koca kıtanın ömrünü, yıllardır sömürünün çaldığını biliyorlar, sadece artık bu talana onlar da ortak olmak istiyorlar. Ne büyük ahlaksızsın sen AKP, muhtaç olandan faydalanmak dünyanın en büyük günahlarındandır ve sen oradan işçi getirmeyi düşünüyorsun. 
Al sana emperyalizm işte; kapitalist - emperyalist ülkelerde ortalama yaşam ömrü 70-75 iken, Afrika’da bu oran 60 değil, 40 değil, 20 değil, sadece 5 yaş. Çünkü ölümlerin yarıdan fazlasını hiç yaşayamamışların; bebeklerin ve 5 yaş altı çocukların kaybı oluşturuyor. Yaşayabilme şansını elde etmiş çocuklarımızın da ebeveynlerini HIV alıp götürmüş, çoğunluk öksüz ve yetim. 
Ne kadar paradoksal ki, dünyada yeterince besin de var, HIV ilacı da. Bunların Afrika’ya ulaşamaması da mümkün değil, dünyada yeterince gelişmiş ulaşım araçları da var. Yani bu yokluk, yokluktan değil, sistemden. Emperyalist kapitalizm, Afrika’ya yapacağını yapmış, yıllardır cazip gelmiyor ona oraya yatırım yapmak da. Bütün bunlar yeni değil, sosyalistler bunu yıllardır söylüyor. 
Kıtlık da, kuraklık da yeni değil; sosyalist ekolojistler yıllardır iklim felaketleriyle ilgili uyarıyor; kapitalizmin kalelerindeki sanayi sermayesi saldığı karbondioksit ile, kullandığı yakıtlar ile iklim felaketi yaratıyor. İklimin değişmesi kuraklığı yaratıyor; kuraklık gidiyor Afrika’da kıtlık yaratıyor. 
Şimdi oraya utanmadan “yardım” başlığını kullanarak gidiyorlar. 
Ne yardımı? Bütün bir kapitalizm oraya borçludur. 
Afrika’ya ve ezilen tüm halklara borçlana borçlana bugünlere geldin kapitalizm. 
Geldin de ne oldu?
İnsanlığı yıka yıka borçlandın bir de bankalara. Daha çok ömür çalmak için borçlandın. Peki ne oldu?
İşte şimdi, Ortadoğu ve Kuzey Afrika, İspanya, Yunanistan, İngiltere ve en son Almanya’da yanıyor sokaklar. Berlin’de eylemciler, geceleri araçları yakıyorlar. Makine kırıcılara benziyorlar aslında ama bir şey anlatmak istiyor onlar; araçların ortak özelliği BMV, Mercedes gibi en pahalılardan olmaları.
Acaba ne demek istiyor bu eylemciler?
Alman polisi, ayaklanmanın “siyasi” sebeple çıktığını ifade ediyor. Berlin'li siyaset bilimciler bunu doğruluyor; "protesto edilen kapitalizmin kendisi" diyor. Bu Almanya, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en kötü ekonomik durgunluğu yaşayan Almanya. Merkel hükümeti korkuyor, kendince önlemler alıyor. 
Ne kadar paradoksal ki parası olmayan Almanya, protestocuları bulana binlerce Euro’luk ödül vaat ediyor. 
Bu paradokslar diyarında, kapitalizm suskundur. Almanya haberini burjuva basınında bulmanız bile zor. Onu bu paradokslar öldürecek çünkü.
Bizimse çok paramız var. “Kriz teğet bile geçmeyecek” ya, savaşa harcanabilecek paramız var bizim, vay be. 
Çok canımız var mı peki? 
Can, para ile alınabilir mi?