Kadın cinayetlerinde yasalar yeterli mi? İyi hal indirimi ne demek? Haksız tahrik haklı mı? Özgecan yasası nedir? gibi sorular uzun süredir gündemde. Son günlerde verilen “saygınlık”, “tutku” gibi indirimler de toplumun vicdanını yaraladı, bu kararlara önemli bir tepki oluştu. Oluşan kamuoyunun farklı idealleri olabilir ama çözüm beklentisi ortak. İndirimlerin yarattığı rahatsızlık nedeniyle de “caydırıcı ceza”  aktüel olarak öne çıkıyor. Ancak ceza adaletinin nasıl sağlanacağı konusunda farklı görüşler var.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, şiddet ile mücadele bütünseldir, sadece “cezacı” bir yaklaşımla kazanılamaz. Çözümde Türkiye’nin 2011’de ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi çok aydınlatıcıdır. 2014’te yürürlüğe giren Sözleşme, şiddetin nedenleri ve önlemler konusunda bütünsel bir mücadele için 4 temel ilke sayar:

1.Önleme

2.Koruma

3.Kovuşturma

4.Politika geliştirme

İlkelerin uygulanmasını sağlayacak olan devlettir ve sorumluluğu “devletin özen yükümlülüğü” olarak tanımlanır.

Soruşturma ve cezalandırmayı içeren “kovuşturma” süreci ve gündemdeki tartışma, Sözleşmeye göre de önemli. Bir görüş; mevcut TCK’nu yeterli bulup, uygulamada sorun olduğunu düşünenler. Öte yandan “ağır ceza” ile açılan kapıdan girip “idam”, “hadım etme” gibi intikamcı önerilere varabilenler de var. Ve iki uçtaki bu görüşlerin ikisi de sorunu çözmekte yeterli değil.

1. Ceza yasası yeterli mi?

TCK Md. 81(kasten öldürme) ve Md. 82(öldürmenin nitelikli halleri)ye göre üst sınırdan ceza mümkün iken, takdirin (M.29, M.62) hakim ve savcıya bırakılması, çoğu kez “iyi hal”, “pişmanlık”, “haksız tahrik” indirimlerinin otomatik uygulanmasıyla sonuçlanıyor. İndirimler nerdeyse “standart bir hakka” dönüşüyor, ortaya “öldürme hakkımı kullandım” diyebilen sanıklar ve en önemlisi yeni kadın cinayetleri çıkıyor. Adalet sistemindeki cinsiyet ayrımcılığı ve şiddetin ciddi bir sorun olmadığı inancı, yasanın yanlış-tutarsız yorumuna ve uygulamasına yol açıyor.

Bu yüzden yasayı da, yasa ile güvence altına almak durumundayız.

Bize “cezasızlığı” ortadan kaldıran, indirimleri sınırlandıran, hakimin takdir yetkisini maddi kıstaslara bağlayan hükümler lazım.  Evet, ceza indirimi evrensel hukukun parçası, “topluma kazandırma” amacı var ancak kavram ve kullanım alanı net tanımlanmalı; yasalarla daha sıkı korunmayı gerektiren kadına yönelik şiddet ve benzeri insanlık suçlarında kısıtlanmalıdır.  

 2.İdam, hadım etme gibi cezalar insan haklarına aykırıdır:

Şiddet konusunda esas mesele; sorunu normalden sapan erkekler, annelerin erkek çocuklarını yetiştirememesi, belli bir coğrafyaya- gelenekler özgü “kurban” ilişkisi- gibi klişelerden çıkarmak, somut yapısını ortaya koymaktı. Cinsiyet eşitsizliğin yarattığı şiddeti, yapısal-somut-sistemli bir insan hakları ihlali olarak kavramsallaştırmak için kadınlar yıllarını verdi, mücadele etti. Sonunda kadınlara özgül cinsiyetçi boyutun ortaya çıkması ve ciddi bir insan hakları sorunu olarak tanınması sağlandı. Dolayısıyla kendisi bir hak ihlali olarak tanımlanan bu şiddet, yeni ihlaller yaratacak cezalar ile önlenemez. İdam ya da hadım etme gibi geri dönüşü olmayan cezaların, modern hukuk ve insan hakları ile çeliştiği gibi, uygulandıkları ülkelerde caydırıcı olmadığı da gözlemlenmiştir.

Kadınların yaşamını ve yaşam için adaleti savunanlar, bu ölümcül cezaları savunamaz.

Biz kadınlar, intikam değil adalet istiyoruz. 

Adalet İçin

“Kadın cinayeti”, İstanbul Sözleşmesi’ne dayanarak tanımlanmalı ve terim TCK’da resmi olarak yerini almalıdır. İndirim maddelerinin gerekçelerine, “kadın cinayeti failleri” için net bir sınırlandırıcı ifade ve hakimin takdir yetkisi için maddi kıstaslar eklenmelidir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 3 yıl önce TBMM’e sunduğu teklif, bu çerçevededir(ayrıntılar için bkz:  http://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/hukuk/2251/kadin-cinayetlerini-durduracagiz-platformu-yasa-teklifi-tam-metni). Süreç boyunca birçok milletvekili, baro, kadın örgütü benzer öneriler sundular. Bu taleplere toplum “Özgecan yasası” adını koydu ve beklenti içinde. Meclis açıldığında ilk iş, önerileri gündeme almalı, bizi adalete en çok yaklaştıracak yasal değişikliği bulmak ve ortaklaştırmak için kadın örgütlerini sürece dahil etmelidir.