Bizim siyasi kültürümüzde altın kurallardan biri şudur; mücadele hayatında, görev ve sorumluluklarımızla ilgili olan, yapılması gereken bir işi yapmadığımızda ve bir sorunla karşılaşıp eleştirildiğimizde “ bana bilgi gelmedi” demek ayıp karşılanır.
O göreve aday olmuş ve seçilmiş kişi, o gelmeyen bilgi her ne ise, işte o bilginin kendisi olmalıdır. Yani bilgilerin peşinde olması gereken bizzat kendisidir. Ona bunu yapacağına güven duyularak oy verilmiştir çünkü.
Zaten “bilgi gelmedi, bilgi gitmedi” gibi bahaneler sunana ikinci etapta şöyle sorulur; “e sen arasaydın, öğrenseydin?” diye. Görevini yapmamakta ısrarlı ve niyeti bozmuş ise, bu seferde şöyle söyler; “kontörüm yoktu”. Böyle demek ise ayıptan da ötedir ve bizim saflarımızda artık pek rastlanmamaktadır.
Bir diğer altın kural eleştiri karşısında “üzüldüm, süzüldüm” yapmamaktır. Biz de eleştiri, ne hafife alınır, ne drama çevrilir. Bunlar yerine hakkıyla gerçek bir özeleştiri verilir.
Peki bu altın prensipler, bir devlette olmamalı mıdır?
Ya da hep mi yoktur? Bir kere de olamaz mı? Türkiye toplumu bunu hiç mi hak etmiyordur?
İşte toplumun bunu hak etmediğini düşünüyorlar ey halkım.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, tecavüz suçuyla ilgili imza attığı skandalları aynen böyle ele alıyor; “mail gelmedi” diyor.
Genelkurmay Başkanı Özel, Afyon’da bir gecede 25 genç insanın bedenlerinin parçalandığı skandaldan sonraki ziyaretinde -yaptığı gaf ile ilerde terfi olmayı kesin garantilemiş olan- vali ile görüşmenin eleştirilmesi üzerine aynen böyle söylüyor “ çok kırıldım, konuşmak istemiyorum”.
Ama Özel’in isabetli söylediği tek bir söz var; “her şey ortada”.
Gerçekten Türkiye’de şu anda her şey ortada.
Beş kişinin tecavüzüne uğrayan çocuk yaştaki Z.K.’nın zanlıları serbest bırakıldı. Kendisi koruma altına alınması gerekirken alınmadı. İyi yürekli bir emekli hâkim, bakana bütün bunları dört ay önce mail atarak haber verdi. Bu küçük kardeşimizin durumu, dört ay sonra basın yoluyla toplumun gündemine geldiğinde Fatma Şahin’in açıklaması “mail gelmedi” oldu.
Türkiye’de tecavüzlerden haberdar olmanız için hep iyi yürekli hâkimler size mail mi atmalıdır? Kaldı ki bu pek işe yaramıyor.
Hadi bu konuda size bilgi gelmedi. Dört aydır giderek artan tecavüz suçları ve kadın cinayetleri, serbest bırakılan tecavüzcüler ve indirim alan katiller ile dolu gazeteleri hiç mi okumuyorsunuz?
Adalet arayan aileler, kadınlar, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile bağ kurmak için de “kontörünüz mü yok”?
Ben söyleyeyim; sizin niyetiniz yok, niyetiniz.
Görev alanınızla değil, tam tersine bu alanı zora sokacak biçimde savaşı, milliyetçiliği, ırkçılığı kışkırtmak, muhafazakâr ailecilik yapabilmek için kız istemek işleriyle meşgulsünüz. Ve bütün bunlar iç içe bir bütünlük arz ediyor.
Hükümetiniz savaş politikalarıyla her gün gençleri öldürüyor. Kadın düşmanı politikalarıyla, tecavüzcüleri ve kadın katillerini bağrında besliyor.
Yok, öyle değil ise, neden AKP hükümeti döneminde tecavüzler ve kadın cinayetleri bu ölçüde artmıştır?
Söyleyeyim; şiddetin en üst biçimi yaşam hakkı ihlalleri ve onun bir parçası olarak kadın cinayetleri son bulmadığı sürece, kadına yönelik şiddetin diğer bütün biçimleri rahatlıkla uygulanmaya devam edecektir.
Ve şimdi sizin ceza vermediğiniz tecavüzcü olanı; kendi tecavüzcüsünü, kendisi cezalandıran Nevin kardeşimizle ilgili de daha tek bir söz etmediniz.
Büyük bir ihtimalle her geceyi kâbus gibi yaşayan, belki de ilk kez bir cinayete tanık olan, bundan önceki hayatını adam öldürerek geçirmemiş olan bir kardeşimizi katil yaptınız.
Kadınlar doğaları gereği melek değildir işte. Hele ki, sizin zenginler ve erkekler için kurulmuş bu bozuk düzeninizde katil de olabilirler. Kendi hayatlarının kahramanı olabilmek için.
Nasılmış? Anneler günlerinde ve kadınlarla ilgili her tür sahtekâr törende, “melek annelerimiz, uysal kadınlarımız” nutukları boğazınıza mı takıldı?
Nevin kardeşimizle ilgili hiç konuşmuyorsunuz çünkü onun eylemi, tam olarak sizin politikalarınızın bir sonucu ve bu yüzden sizi afallatıyor. Tıpkı Genelkurmay başkanının Afyon’daki patlamadan sonraki hali.
AKP’nin savaş çığırtkanlığı Afyon’da elinde patladı, kadın düşmanı politikaları da Isparta Yalvaç’ta.
Sizin sustuğunuz bu davada biz konuşacağız. Kadın cinayetlerinde Münevver Karabulut davası nasıl bir köşe taşı olmuş ise, tecavüz davalarında da Nevin kardeşimizin davası öyle olabilir. Kadın katilleri en ağır cezayı almalıdır, Nevin ise “meşru müdafaa hakkı”nı kullanması nedeniyle indirim almalıdır.
Ama ilk işimiz Nevin kardeşimizi, şu an içinde bulunduğu şartlardan kurtarıp, bir nebze olsun kabusunu hafifletecek, bir parça olsun ona iyi gelecek rehabilitasyon şartlarına kavuşturmak olacak.
Onu sizin adaletinizin eline asla bırakmayacağız.