Her gün acı haber gelecek diye korktuğumuz diyarlarda bu defa başka türlü bir şey oldu.
Hakkari’nin bir köy okulundayız. Okulun ilk günü, bahçede minik öğrenciler ve velileri toplanmış, büyük bir heyecanla öğretmene kavuşmayı bekliyorlar. Öğretmensiz okullarına nihayet öğretmen atanmış. Orada bekleyen halk için, öğretmenin gelecek olması, çocuklarının “geleceği” demek.
Gele gele, daha yeni mezun olmuş iki gencecik kadın öğretmen, iki “çalıkuşu Feride” geliyor. Çalıkuşu gibiler çünkü aileleri onları tehlikeli buldukları bu diyarlara göndermek istememiş, buna rağmen gelmişler. Geldikleri gibi de bahçedeki miniklerin anneleri ile büyük bir içtenlikle kucaklaşıyorlar. Hiç öyle “hoca hanım” havasında da değiller, kendilerini çiçeklerle karşılayan Kürt annelerinin sanki onlar da bir çocuğu, bir kız kardeşi gibi kucaklaşıyorlar. Üzerilerinde genç öğrencileri gibi bir tişört, bir kot ile geleneksel kıyafetler içindeki Kürt halkı, birbiriyle kucaklaşmaları öyle doğal, öyle samimi ki, işte buradan bir ışık yayılıyor.
Barışın, kardeşliğin ışığı tam da buradadır.
Aynı zamanda aklın ışığı da buradadır.
Şöyle ki; orada yaşayan halk, kendisi için rasyonel olanı politik olarak seçtiği için durum budur. Kürt halkı, mağdur olduğu için değil, ezildiği için değil, politik mücadele yürüten bir özne olarak, barışı seçti bunun için en çok uğraşan partiye HDP’ye oy verdi. 7 Haziran seçimlerinde de burada olduğu gibi bir kucaklaşma oldu, Batı’da da kendileri gibi düşünenlerle buluştular. %13 olan milyonlar, kendi fikirlerini temsil eden politikaya oy vererek kendi politik tutumlarını apaçık ortaya koydular.
Ailelerine rağmen buraya gelip mesleğine başlayan genç öğretmen kardeşlerimiz de benzer biçimde kendileri için rasyonel olanı yaptılar; “atanamayan öğretmen” olmak istemediler, kendi hayatlarına kendileri karar verme politik tavrını aldılar. “Bir kadın olarak” okudular, öğretmen oldular, kaderlerini aileleri değil kendileri tayin ettiler, bu onlar için de akli ve rasyonel olandı.
Şimdi birbiriyle kardeşlikle kucaklaşan bu özneler, hem aklı hem de en yüksek moral değerleri temsil ediyorlar ise bu örnek, bütün bir ülke için de aynen geçerlidir.
Türkiye’nin demokrasiden başka çaresi, demokrasinin seçimlerden başka yolu, seçimlerde HDP’nin yeniden kazanması dışında başka bir seçenek yoktur. Akıl ve etik bunu gerektirir.
Söz konusu olan eğitim olunca, aklın ve etiğin gerektirdiği bir başka şey daha var; anadilde eğitim.
Bu yeni atanan öğretmen kardeşlerimiz, çocuklara anlatmak, birbirlerini anlamak için oradalar. Ama anlamak “dil” gerektirir, bu da çocukların anadillerinde eğitim almaları gereğini gösterir. Öğretmen kardeşlerimiz, bu gerçeği orada yaşayarak, kendilerine kucak açan halktan da öğrenecekler ama ben onlara bir iki film de tavsiye etmek isterim. Biri, “Hakkari’de Bir Mevsim”. 80’li yıllarda yapılmış, Hakkari’de bir köy öğretmeni gözünden gerçeği olduğu gibi anlattığı için galası yasaklanmış, pek popüler olamamış filmde öğretmen der ki;
“…hadi çocuklar, dersimiz oyun. Dışarı çıkalım, hep birlikte bir kardan adam yapalım. Burnuna koyacağımız havuç yok, ama bir tezek parçası koyarız. Göz olarak koyacağımız kara zeytinlerimiz yok, ne yapalım biz de gözlerini oyarız. Eline vereceğimiz süpürge yok, ama bir çifte veririz. Dergilerdeki kardan adamlara benzemeyecek ama aldırmayın, bizim kardan adamımız da böyle olur, deriz soranlara. Soran olursa.”
İşte gerçek bu olduğu için Kürt halkı örgütlendi. Mücadele verdi, haklarını alıyor, arıyor. Hakkari bu filmdeki gibi kalmadı, değişti, bu filmin üzerine “İki Dil Bir Bavul” gibi nice filmler daha yapıldı, öte yandan Kürt illerinde artık kent savaşları var. Bu yüzden Türkiye’nin bir başka geleceği yoktur, bir başka rasyoneli yoktur.
HDP’yi seçim dışına düşürmek isteyenlere karşı HDP kazanmalı, barış kazanmalıdır.