Büyük bir sorunla karşı karşıyayız.

AKP tam da tahmin edildiği gibi seçimle geldi ama seçimle gitmiyor.

Yapılmış seçimleri inanılmaz ve korkutucu bir şekilde yok saydı. Sistem fiilen değişmiştir diyor. Yani sadece anayasanın değişmesiyle değişebilecek sistemi ben fiilen değiştirdim diyor.

Kimse gıkını çıkarmıyor.

Bu ülkede mücadele etmiş devrimciler, o anayasayı özgürlük ve eşitlik yönünde değiştirmek istedikleri için on yıllarca hapislerde yattılar.

Gelin görün ki Erdoğan rahatlıkla “ben fiilen değiştirdim” diyebiliyor.

 

*

Erdoğan bir zamanlar MHP’nin yaptığı gibi, kendisine sokak gücü oluşturabilecek çeteler yaratıyor. Osmanlı Ocakları bunun bir versiyonu. Türkiye içindeki ve dışındaki siyasal İslam potansiyelini bu nitelikte konumlandırmaya çalışıyor.

Hem Kürt hareketinin etkinliği, hem de Gezi Direnişi’nin gösterdiği dinamizm Erdoğan’ı tedbirler almaya itti. Gezi Direnişi esnasında karşılaştığımız palalılar ve esnafın eylemcilere dönük saldırıları bunun küçük bir başlangıcıydı.

Bunun en üst düzeyde organize edileceğinden hiç şüphemiz olmasın.

Önümüzdeki süreçte bizleri bekleyen tehlike sadece polislerin saldırısı değil. Tehlike, aynı zamanda bu paramiliter kuvvetlerin sokağa salınmasıdır.

Bu gidişatın mükemmel bir örneğini Hürriyet gazetesinin baskınında gördük. Baskını yapanların elebaşı “seçimden sonra ne çıkarsa çıksın seni başkan yaptıracağız” diyerek koşullarımızı açıkça ifade etmiş oldu.

 

*

Zaten restorasyon olacak diye bir siyasal durağanlık tutumu belirlenemez bence.

Restorasyon olacak ve bizim Tayyip Erdoğan’la mücadele etmemiz gerekmeyecek. Restorasyon olacak zaten polis bize saldırmayacak, sokak çeteleri saldırmayacak.

Restorasyon olacak Kürt meselesi de çözülecek.

Ne iyi bir şeymiş bu “restorasyon” yahu.

Bizim hiçbir şey yapmamız gerekmiyor. O biz her türlü gadadan-beladan mutlaka kurtarıyor.

Bizim yapmamız gereken sadece beklemek.

Dur bakalım tarih bize ne gösterecek?

 

*

Eğer “dur bakalım tarih bize ne gösterecek?” değil de “ne yapmalı?” diyorsak harekete geçmeliyiz.

Erdoğan’a karşı muhalefet şimdiden başlamalıdır. Mütevazi insanların, sakin bir hayat süren insanların, kahraman olmayan insanların da katılabileceği bir muhalefet.

Bununla birlikte seçime doğru gidilen süreçte, eğer seçime gidebilme koşulları sürdürülebilirse HDP’nin yeniden yüksek bir oy alabilmesi için tamamen bir ittifak içinde olunması gerekir.

Yapılması gereken hem Erdoğan’a karşı mücadele, hem de HDP’nin en yüksek oyu almasının sağlanmasıdır.

 

*

Burada muhaliflerin tutumu sadece “üyelerimizi serbest bıraktık” ya da “evet seçim günü oy vereceğiz ve sandıkları koruyacağız” olmamalıdır.

Bu seçimler sürecindeki mücadelemiz bir hayat memat meselesidir.

Aktif bir seçim siyaseti yürütülmelidir.

Son gün oy vermek yeterli kabul edilemez. Bütün bir toplumu HDP için oy kullanmaya davet eden politik bir kampanyayı hayata geçirmeliyiz.

 

*

Emekçi Hareket Partisi, bu tarihi önemi olan seçimlerde HDP’nin kazanması, yüksek oy alması için aktif politik çalışma yapma kararı aldı. Doğru tutum budur.

Her ne sebeple olursa olsun bu tutumdan geri kalmak, Erdoğan’a karşı yürüyen muhalif hareketin gücünü eksiltir niteliktedir. Böyle bir lüksümüz olamaz.

Görev; hem seçimlerden önce hem de seçimlerde, Erdoğan’ın rejimine karşı topyekun, örgütlü, politik bir mücadeledir.

hakanozturk1871@gmail.com